Kuranı Kerim'de münafıklarla ilgili olarak mealen şöyle buyurulmaktadır:
"Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler." (Tevbe 101)
Ayette, "Şu kişiler münafıktır" şeklinde belirtilmemekle birlikte Rabbimiz, onların vasıflarını tüm Müslümanlara bildirmektedir; Müslümanlar da böylece münafıkları tanıyorlardı...
Münafıkların Vasıfları Nelerdir?
Mesela onlar çeşitli mazeretler ileri sürerek savaşa katılmazlardı. Savaşa katılanlar ise savaş esnasında orduyu terk ederlerdi. Allah, peygamber ve diğer Müslümanlarla alay ederlerdi. İnfak etmezlerdi. Edenler ise gösteriş olsun diye ya da istemeye istemeye infak ederlerdi... İnfak ve nifak kelimelerinin aynı kökten gelmesi bize gösteriyor ki infak etmeyenler böylece münafık olduklarını ortaya koymuş olurlardı. Nifakın panzehiri infaktır. Münafıklar namaza ağır davranırlardı. Konuşunca yalan konuşurlar, söz verdiklerinde sözlerinde durmazlardı.
İşte münafıklar bu yönleri ile diğer Müslümanlardan ayrılıyorlardı... Yani Allah isim vererek “şu şu münafıktır” diye bildirmek yerine, “onlar şöyledir, böyledir, böyle yaparlar” şeklinde münafıkların vasıflarını bildirmiştir. Münafıklara karşı nasıl tavır takınılacağını Rabbimiz peygamberine bildiriyor, peygamberimiz ve tüm Müslümanlar da onlara karşı o şekilde davranıyorlardı.
Mesela münafıkların cenaze namazının kılınmayacağı, onlara rahmet okunmayacağı Kuran'da çok açıktır. Bu emir sadece belli kişiler için değil, tüm Müslümanlar için bağlayıcıdır.
Münafık Listesinin Sır Katibine Verilmesi Rivayeti
Rivayetlere göre ise peygamberimiz sır katibi Huzeyfe'ye münafıkların listesini vermiş ve Huzeyfe de listeye bakarak münafıkların cenazesini kılmıyormuş.
Zeyd b. Vehb el Cüheni anlatıyor:
“Münafıklardan biri öldü, Hz. Huzeyfe cenaze namazına katılmadı. Bunun üzerine Ömer, ‘Bu da onlardan mıdır?’ diye sorunca Hz. Huzeyfe 'Evet' diye cevap verdi. Bu defa Ömer: ‘Allah aşkına ben de onlardan mıyım?’ diye sormaya başladı. O ‘hayır!’ dedi ve ekledi, ‘Yemin olsun senden sonra artık bunları hiç kimseye anlatmam.’” (bk. İbn Ebi Şeybe, el Musannef, 8/637; Ebu Bekir el Hallal, es-sünne, babu munakehatil Murhile; İbn Hacer a.g.y; Kenzul ummal, a.g.y).
Eğer Huzeyfe listeye bakarak münafıkların cenaze namazını kılmıyor idiyse bu durumda diğer insanları da uyarması gerekirdi; yahut namazı kendisinin de kılması gerekirdi. Peygamberlerin, kendilerine bildirilenleri sadece bazı insanlara bildirmesi, peygamberlik görevi ile bağdaşmaz ve bu durumdan peygamber şiddetle nehyedilmiştir. Çünkü münafıklar bir kişi ile ilgili bir mesele değildir. Tüm ümmeti ilgilendirir. Tüm ümmeti ilgilendiren bir meselenin de sadece bir kişiye bildirilmesi ve o bir kişinin bildirilene göre hareket edip diğerlerinin bundan muaf olması mümkün değildir. Dolayısıyla, peygamberimizin münafıkların listesini Huzeyfe’ye verdiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Hiçbir peygamberin ümmeti ilgilendiren bir konuda kendisine bildirileni gizlemesi veya sadece bir kişiye bildirmesi peygamberlik misyonu ile bağdaşmaz.
Ömer (r.a) meselesine gelince; hani (iddialara göre) Ömer cennetle müjdelenmemiş miydi? Eğer Ömer vahiy veya peygamberimizin bildirmesi ile cennetle müjdelenmişse bu durumda kendisinin münafık olmasından şüphelenmesi gerekmezdi.
Allah resülu kızı Fatıma'ya “Ey kızım Fatıma, sakın baban peygamber diye güvenme." buyurmuştur.
"De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Sadece bana vahy olunana uyuyorum ve ben apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim." (Ahkaf 9)
Yani peygamberler bile kıyamet gününde ne ile karşılacaklarını bilememektedirler...
Aşerei Mübeşşere Konusuyla İlgili
Allah resülu “Sen, sen cennetliksin” demek yerine, Müslümanlar Allah’ın rızasına uygun veya Allah’ın övgüsüne mazhar olan bir iş yaptıklarında “Bu cennetliklerin amelidir" veya "Bu amel kişiyi cennete götürür” şeklinde konuşmuştur. Zaten Kuran'a baktığımızda Allah birtakım amelleri saydıktan sonra mealen “Allah onlardan, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır" buyurarak bu durumu açıklığa kavuşturmaktadır.
“Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken müminlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir." (Fetih 18)
“(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe 100)
“Onların Rableri katındaki mükafatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O'na saygı gösterenler) içindir.” (Beyyine 8)
“Hiç şüphesiz Allah, müminlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.” (Tevbe 111)
“Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) müminleri müjdele.” (Tevbe 112)
Bu ve buna benzer ayetlerde belirtildiği gibi o Müslümanlar Allah için mal ve canları dahil hiçbir fedakarlıktan kaçınmamış ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için var güçleri ile mücadele etmişlerdir. Böylece inşallah cenneti hak etmişlerdir... Bu da sadece on kişi ile sınırlı değildir. (bkz. Aşerei Mübeşşere)
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "İslam'a Göre Mürted Öldürülür mü?" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.