Mürtedleri öldürmek toplumda münafıkların sayısını artırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Çünkü öldürüleceğini bilen bir insan dinden döndüğünü açıklamaz, ancak münafıklık yapar. İnanmadığı halde inanıyormuş gibi davranır. İslam'ın amacı münafıkların sayısını artırmak değil, safları ayrıştırmaktır.
Dinden Dönenin Öldürüleceğine Dair Ayet Var mı?
İman-küfür bir tercih işidir. Bir insana nasıl ki dine girmesi için zorlama yapılamaz ise, girdiği o dinde zorla kalması da sağlanamaz. İnsanlar özgür iradeleri ile istedikleri dine inanmayı tercih edebilirler. Mürtedin öldürülmesi gerektiğini iddia edenlerin Kuranı Kerim'e en azından bir defa bakmaları ve Allah adına konuşurken dikkatli olmaları gerekirdi. Ama dinlerini zan üzerine bina eden bu kimseler Kuranı Kerim yerine uydurmasyonları tercih etmektedirler. Bu belamlar "şu ayete göre mürted öldürülür" diyemezler, çünkü Kuran'da böyle bir hüküm yoktur. Kuran'da böyle bir hüküm olmadığı halde varmış gibi gösterenler, Allah adına yalan söyleyen ve Allah'a dinini öğreten yalancıdırlar.
Kitabında bizler için hiçbir eksik konu bırakmayan Rabbimiz, elbette mürtedlerle ilgili ayetler de indirmiştir. Allah'ın resulü de indirilen ayetlere teslim olmuş ve o ayetlere aykırı konuşmamıştır. Allah'ın resulü, Allah'ın (haşa) dinde eksik bıraktığı, eksik kalan yerleri tamamlayan din tamamlayıcısı değil, tam ve mükemmel olan İslam dinini en mükemmel şekilde yaşayan ve insanlara örnek olan kişidir. Resulullah (as), tevhidi esasları bildirirken bir tebliğci, devlette devlet başkanı, orduda komutan, mahkemede kadı, evde ev reisi ve namazda imam olarak kendisi de elbette konuşmuştur. Ancak onun söylediği bu sözlerin hiçbiri, tebliğ ettiği tevhid ilkesine ve ahlak edindiği Kuran’a aykırı değildir. Aykırı ise bu sözler onun adına bir uydurma ve Allah'ın resulüne atılmış bir iftiradır.
Ayet çok açık ve nettir. Ayette irtidat olayının birkaç defa vuku bulduğundan bahsediyor. Ama öldürmekten hiç bahsetmiyor...
Yukarıda verilen ayetlerde de açıkça bildirildiği üzere, mürtede ait dünyevi hiçbir ceza öngörülmez ve onların cezalarının ahirette azap olduğu yoruma gerek bırakmayacak kadar açıktır.
İffetli kadınlara zina iftirasında bulunanlara verilecek cezayı bildiren, zaniye verilecek cezadan (100 celde) çok açıkça bahseden, kısas ile ilgili çok detaylı bilgi veren ve hırsıza verilecek cezayı belirten rabbimizin mürtede verilecek ölüm cezasından bahsetmemesi düşünülebilir mi?
Bu, (haşa) dinin eksik bırakıldığı anlamına gelmez mi?
Allah dinini tamamladığına göre, ne peygamber ne de bir başkası dine ilavede bulunabilir veya dinden birşeyler çıkarma yetkisine sahip olabilir.
Öncelikle şunu belirtelim ki peygamberimizin kendine has bir çevrede ve kendine özel bir mevkide muhatabının durumunu dikkate alarak söylediği bir söz, o yer ve mevkide o muhatap için tamamen doğru olmasına rağmen, başka bir yerde, başka bir muhataba, başka bir şartta nakledildiğinde farklı bir şekil almakta ve peygamberimizin maksadının tam tersi bir mana ortaya çıkmaktadır.
Peygamberimiz konuşurken içinde bulunduğu şartlara ve muhataba göre konuşmuştur. Onun bu konuşmaları da asla Kuran'a muhalif değildir.
Peygamberimiz “Mürtedleri öldürün” demişse, bunu ilk uygulayan kişi olması gerekir. Çünkü o müslümanlar için en güzel örnektir. Peygambere atfedilen hadisi delil getirenlerin, peygamberin hangi mürtedi öldürdüğünü de ortaya koymaları gerekir.
Tarihte riddet savaşı diye bir savaştan bahsedilmektedir. İlk dinden dönme hareketi Peygamber (s.a.s)'in sağlığında Yemen'de ortaya çıkmıştı. Kendisinin peygamber olduğunu iddia eden Esved el-Ansi, topladığı kuvvetlerle önce Necran bölgesini, peşinden de San'ayı ele geçirmiş ve müslümanlara karşı savaş ilan etmiştir. Rasulullah (a.s)'ın vefatından sonra da dinden dönüp İslam devletine ve müslümanlara karşı savaş açanların isyanlarının bastırılması için (bunlara karşı) savaşılmıştır. Burada dininden dönenlere savaş açılması ve öldürülmesi dinden döndükleri için değil, İslam devletine ve müslümanlara savaş açtıkları içindir.
Çünkü Kuran'da mealen “Size karşı savaş açanlara Allah yolunda siz de savaşın, ancak aşırı gitmeyin; doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.” (Bakara 190) buyurulmaktadır.
En doğrusunu Rabbimiz bilir.
Kitabında bizler için hiçbir eksik konu bırakmayan Rabbimiz, elbette mürtedlerle ilgili ayetler de indirmiştir. Allah'ın resulü de indirilen ayetlere teslim olmuş ve o ayetlere aykırı konuşmamıştır. Allah'ın resulü, Allah'ın (haşa) dinde eksik bıraktığı, eksik kalan yerleri tamamlayan din tamamlayıcısı değil, tam ve mükemmel olan İslam dinini en mükemmel şekilde yaşayan ve insanlara örnek olan kişidir. Resulullah (as), tevhidi esasları bildirirken bir tebliğci, devlette devlet başkanı, orduda komutan, mahkemede kadı, evde ev reisi ve namazda imam olarak kendisi de elbette konuşmuştur. Ancak onun söylediği bu sözlerin hiçbiri, tebliğ ettiği tevhid ilkesine ve ahlak edindiği Kuran’a aykırı değildir. Aykırı ise bu sözler onun adına bir uydurma ve Allah'ın resulüne atılmış bir iftiradır.
“Eğer peygamber söylemediklerimizi bize karşı, kendiliğinden uydurmuş olsa idi, elbette onu kuvvetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik. Sizin hiçbiriniz de buna mani olamazdı.” (Hakka 44-47)
Mürtedlerle İlgili Ayetler
"İman etmelerinden, Resul'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. (Ali İmran 86)
İşte onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın lanetine uğramalarıdır." (Ali İmran 87)
"Bu lanete ebedi gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz." (Ali İmran 88)
Ancak, bundan sonra tevbe edip yola gelenler başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. (Ali İmran 89)
İnandıktan sonra kafirliğe sapıp sonra inkarcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler. (Ali İmran 90)
Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin de karardığı günü (düşünün.) İmdi, yüzleri kararanlara: İnanmanızdan sonra kafir mi oldunuz? Öyle ise inkar etmiş olmanız yüzünden tadın azabı! (denilir). (Ali İmran 106)
İman edip sonra inkar edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkar edenleri, sonra da inkarlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir. (Nisa 137)
Ayet çok açık ve nettir. Ayette irtidat olayının birkaç defa vuku bulduğundan bahsediyor. Ama öldürmekten hiç bahsetmiyor...
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir." (Maide 54)
Yukarıda verilen ayetlerde de açıkça bildirildiği üzere, mürtede ait dünyevi hiçbir ceza öngörülmez ve onların cezalarının ahirette azap olduğu yoruma gerek bırakmayacak kadar açıktır.
İffetli kadınlara zina iftirasında bulunanlara verilecek cezayı bildiren, zaniye verilecek cezadan (100 celde) çok açıkça bahseden, kısas ile ilgili çok detaylı bilgi veren ve hırsıza verilecek cezayı belirten rabbimizin mürtede verilecek ölüm cezasından bahsetmemesi düşünülebilir mi?
Bu, (haşa) dinin eksik bırakıldığı anlamına gelmez mi?
Allah dinini tamamladığına göre, ne peygamber ne de bir başkası dine ilavede bulunabilir veya dinden birşeyler çıkarma yetkisine sahip olabilir.
Allah’ın Resulü “Mürtedi öldürün” Demiş midir?
Öncelikle şunu belirtelim ki peygamberimizin kendine has bir çevrede ve kendine özel bir mevkide muhatabının durumunu dikkate alarak söylediği bir söz, o yer ve mevkide o muhatap için tamamen doğru olmasına rağmen, başka bir yerde, başka bir muhataba, başka bir şartta nakledildiğinde farklı bir şekil almakta ve peygamberimizin maksadının tam tersi bir mana ortaya çıkmaktadır.
Peygamberimiz konuşurken içinde bulunduğu şartlara ve muhataba göre konuşmuştur. Onun bu konuşmaları da asla Kuran'a muhalif değildir.
Peygamberimiz “Mürtedleri öldürün” demişse, bunu ilk uygulayan kişi olması gerekir. Çünkü o müslümanlar için en güzel örnektir. Peygambere atfedilen hadisi delil getirenlerin, peygamberin hangi mürtedi öldürdüğünü de ortaya koymaları gerekir.
Tarihte riddet savaşı diye bir savaştan bahsedilmektedir. İlk dinden dönme hareketi Peygamber (s.a.s)'in sağlığında Yemen'de ortaya çıkmıştı. Kendisinin peygamber olduğunu iddia eden Esved el-Ansi, topladığı kuvvetlerle önce Necran bölgesini, peşinden de San'ayı ele geçirmiş ve müslümanlara karşı savaş ilan etmiştir. Rasulullah (a.s)'ın vefatından sonra da dinden dönüp İslam devletine ve müslümanlara karşı savaş açanların isyanlarının bastırılması için (bunlara karşı) savaşılmıştır. Burada dininden dönenlere savaş açılması ve öldürülmesi dinden döndükleri için değil, İslam devletine ve müslümanlara savaş açtıkları içindir.
Çünkü Kuran'da mealen “Size karşı savaş açanlara Allah yolunda siz de savaşın, ancak aşırı gitmeyin; doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.” (Bakara 190) buyurulmaktadır.
En doğrusunu Rabbimiz bilir.
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "Orucu Bozan Durumlar Nelerdir?" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.