Tağut Reddedilmeden Allah'a İman Edilmez

tagut-reddedilmeden-Allaha-iman-edilmez-akide-serisi-3


Yüce Allah’a iman etmenin ilk ve en önemli aşaması hiç kuşkusuz ki, tağutu reddetmektir. Tağut reddedilmeden yüce Allah’a, O’nun indirdiği Kuran’a ve tevhidi esaslara iman etmek mümkün değildir. Bu nedenle yüce Allah (cc), her millete resuller göndermiş ve onların tağuttan kaçınmalarını istemiştir. Çünkü tağuttan kaçınmadan yüce Allah’a iman edilmesi ve kulluk yapılması mümkün değildir.

“Andolsun biz, her millet içinde: ‘Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir elçi gönderdik. Onlardan kimine Allah hidâyet etti, onlardan kimine de sapıklık gerekli oldu. İşte yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu nasıl olmuş!” (Nahl 36)


İnsanlık tarihi boyunca her dönemde, yaşayan insanlara tağuttan kaçınmaları, tağutu reddetmeleri ve yüce Allah’a iman edip kulluk yapmaları için elçiler gönderilmiştir. Yani tağut, yüce Allah’a iman etmenin ve O’na kulluk yapmanın önündeki en büyük engeldir. Bu engel aşılmadan yüce Allah’ın belirttiği gibi sapasağlam tevhid kulpuna yapışıp iman etmek ve O’na kulluk yapmak mümkün değildir.


Kuranı Kerim'e Göre Tağut Kavramı


Yüce Allah’a iman etmenin ve O’na kulluk yapmanın önündeki en büyük engel olan tağuttan kaçınmak için öncelikle tağutun kim, kimler ve ne olduğunu bilmek gerekir. Çünkü tağut gereği gibi bilinip tanınmadan ondan kaçınmak mümkün değildir. İnsanlara kendisinden kaçınılması ve kendisinin reddedilmesi için resuller gönderilen, insanların kafir olmalarına, Rabb’ine isyan etmelerine neden olan, kişilerin ebediyen cehennemde azap görmelerine ve yanmalarına sebebiyet veren tağut nedir, kimdir ve neden bu kadar önemlidir? Kimler tağuttur? Kuranı Kerim tağutun reddedilmesi konusunda neden bu kadar hassasiyet gösteriyor? Bütün bu sorular için Müslümanların yegane yol göstericisi ve hidayet kaynağı olan Kuran’a bakmakta yarar vardır.

Kuran’da, değişik anlamlarıyla tağut ve tuğyan ifadeleri 50 defa geçmektedir. Ayrıca "baği", yani azgınlık, zulüm, hakkı gasbetme ve çiğneme ifadesi de Kuran’da birçok kez tekrarlanmaktadır. Arapça bir kelime olan tağut, tuğyan ve baği ifadeleri, kısacası “haddini aşmak” anlamına gelmektedir. Tağutun kelime anlamı "azmak, haddi aşmak, taşmak, azgınlık, azgın, sapık, zorba, şeytan, put, puthane, kahin, sihirbaz" şeklindedir. Tağutun yaptığı fiiller ise, yüce Allah’a karşı tuğyan ve isyandır.

Istılahi olarak da; yüce Allah’ın koyduğu ölçülere aykırı hareket eden, tevhidi esaslar dışında ölçüler koyan, insanları yüce Allah’a gereği gibi iman etmekten ve O’na kulluk yapmaktan alıkoyan, Allah’a ve Resulüne tabi olmayı engelleyen her düşünce, kurum ve kişi tağuttur. Tağut, insanlardan ve cinlerden olabildiği gibi, Allah yolundan alıkoyan şeytan, nefis, para ve kadın da olabilir.

Kuranı Kerim'in ağırlıklı olarak üzerinde durduğu ve reddedilmesini istediği tağut, insan cinsinden olan azgın kimseler ile beşeri düşünce ve ideolojilerdir. Allah’ın hükümleri dışında hükümler koyan zalim diktatörler, beşeri demokratik sistemlerde halkın seçtiği kişi ve zümreler, beşeri sistemlerdeki meclisler ve yüce Allah’ın indirdiği esaslara aykırı hareket eden tüm yönetimler tağuttur. Yüce Allah (cc) bu tağutları ve onları destekleyenleri kendisiyle savaşmakla nitelendiriyor.

Yukarıdan beri yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere yüce Allah'ın hükümlerine sırt çeviren, kendisi hüküm koyan ve yüce Allah’a isyan eden her kişi, kuruluş ve sistem tağuttur. Bu manada beşeri demokratik sistemler ve onların yöneticileri tağuttur. Bu kişi ve kuruluşların yaptıkları her fiil ve söyledikleri her söz, yüce Allah’a karşı yapılmış bir "tuğyan"dır. Hak ise, yüce Allah’ın indirdiği Kurani esaslardır.

Yüce Allah’a iman etmek isteyen bir kimse, Hakkı ve Hakkın karşısında olan tağutu çok iyi bilmeli ve ondan sonra iman edip etmeyeceği konusunda kararını vermelidir. Çünkü iman bilinçli bir şekilde ve özgür bir irade ile gerçekleşmelidir; ki, ancak bu durumdaki bir iman gerçek iman olabilir.

Yüce Allah (cc) iman etme konusunda insanı serbest bırakmıştır; insan kararını kendi özgür iradesi ile verecektir. Kişi, dilerse tağutu reddedip sapasağlam tevhid kulpuna yapışır ve yüce Allah’a iman eder, dilerse beşeri tağuti sistem ve ideolojileri destekleyerek şirk ve küfür içerisinde Rabb’inin karşısında yer alır.

“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara 256)


Kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Tağutu -yani yüce Allah’ın indirdiği esasları kabul etmeyip insanların hayatları üzerine kanun koyarak ilahlık taslayan ve tuğyan eden beşeri sistemleri- inkar etmeyenler, yüce Allah’a iman etmedikleri için sağlam olan ve kopmayan tevhid ve iman kulpuna sarılamazlar.

Kelimei Tevhid'in samimiyetle söylenmesi için öncelikle insanlar üzerinde ilahlık taslayan tağutun reddedilmesi gerekir; ancak bu durumda yüce Allah (cc) tek ilah ve Rab olarak kabul edilebilir.


Kuranı Kerim'de İlah Kavramı


İster kişi ister sistem olsunlar, bütün tağutlar aynı zamanda insanlar üzerinde ilahlık taslayan birer güçtürler. Bu nedenle birbirini tamamlayan tağut ve ilah kavramlarının ne anlama geldiklerinin çok iyi bilinmesi gerekir. Tağutun ne anlama geldiği ve kim olduğu daha önceden açıklandığı için şimdi de ilah kavramından bahsedilmesi faydalı ve yerinde olacaktır.

“La İlahe İllallah” Kelimei Tevhid'ini gereğince söylemek ve yüce Allah’a iman etmek için, bu ifadede geçen ilah kavramını çok iyi bilmek gerekir. İlah kavramı gereği gibi bilinmeden “La İlahe İllallah” sözünün sadece söylenmesi ile yüce Allah’a iman edilmiş olunmaz. Böyle kimseler, “La İlahe İllallah” sözünü kalben iman etmeden "yalnızca söz olarak" tekrarlayıp söylemiş olacaklardır. İlah kavramının ne anlama geldiğini sağlıklı bir şekilde anlayabilmek ve bilebilmek için de bu kavramın Kuran’daki kullanımlarına bakmak gerekir. Kuran’da değişik kullanımları ile ilah kavramı 147 kez tekrarlanmaktadır.

İçinde geçtiği ayetlere bakıldığında ilah kavramı; kendisine itaat edilip kulluk yapılan, Rahman ve Rahim olan, koruyan, gözetip yöneten, yol gösteren, üstün ve hakim olan, bir araya toplayan, sahip olan, gizlileri bilen, vekil olan, kendisine güvenilen, yakınlık duyulan, sevilen, saygı duyularak yüceltilen, yaratan ve yaşatan, güçlü olan, hüküm koyan ve hüküm veren, güç sahibi olan, korkulan, çekinilen, ikram eden, rızık veren, destekleyen, yardım eden, kendisi için fedakarlık yapılan, bağışlayan, kendisine teslim olunan, istekleri yerine getirilen, öldüren ve dirilten, ceza ve mükafat veren, hesap soran anlamlarında kullanılmıştır.

Yüce Allah’a ait olan sıfatlardan birini ya da birkaçını başkasına veren ve başka kimselerin de bu sıfatlara sahip olabileceğini düşünen kimseler, yüce Allah’a ait olan sıfatlara sahip olduğunu düşündükleri kişi ya da kişileri ilah edinmiş olurlar. Yüce Allah’ın hükümlerine rağmen bu sıfatlardan birinin ya da birkaçının kendisinde bulunduğunu iddia eden kimseler de tuğyan etmiş, tağut olmuşlardır.

Günümüzde beşeri demokratik sistemler ve bu sistemlerin meclisleri, yöneticileri, askeri ve emniyet güçleri, yüce Allah’ ait olan kanun koyma, üstün olma, insanları bir araya toplama, ceza ve mükafat verme, itaat edilme, hesap sorma, saygı duyulma ve korkulma gibi vasıfları gasbettikleri için ilahlık taslamışlar ve tağut olmuşlardır.

Tağuti beşeri demokratik sistemlere itaat eden, onları destekleyen, onlara oy veren, saygı gösterip yakınlık duyan, onları öven, yüce Allah’ın hükmüne rağmen koydukları kanunlara uyan, tağutun mahkemesinden adalet bekleyen, tağuti sistemleri seven, onlardan korkan, onların verdikleri imtiyazları kabul eden ve onlar için çalışıp fedakarlık yapan kimseler, bu tağuti demokratik sistemler ile bu sistemlerin meclislerini ve yöneticilerini ilah edinmişlerdir.

"Şunları görmedin mi, kendilerinin, sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını sanıyorlar da hakem olarak tağuta başvurmak istiyorlar! Oysa kendilerine onu inkar etmeleri emredilmişti. Şeytan da onları iyice saptırmak istiyor." (Nisa 60)


Tağut, yüce Allah’ın, Resulullah (as)’ın, İslam’ın ve Müslümanların düşmanı iken; kendisini oy vererek ya da başka şekillerde destekleyen, kendisine itaat eden, kendisinden adalet bekleyen ve medet uman müşriklerin, kafirlerin dostudur.

Tağut, kendisine iman eden ve kendisini destekleyen müşrik ve kafirleri çeşitli bahanelerle, yalan vaatlerle sürekli olarak kandırır. Tağut, destekçilerini, dünya hayatında kısır bir döngü içerisinde dolandırıp karanlıklara, ahirette ise yüce Allah’ın azabına ve sürekli kalacakları cehenneme sürükler.

“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır; kafirlerin dostları da tağuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.” (Bakara 257)


Yüce Allah (cc), tağutu; yani tağut olan beşeri demokratik Kemalist sistemi, bu küfür sisteminin meclislerini ve yöneticilerini reddederek kendisine iman eden Müslümanların dostudur. Yüce Allah (cc), Müslümanları, tağuti sistemin şirk ve küfür karanlıklarından İslam’ın nurlu aydınlık yoluna çıkarır ve ahirette de Müslümanları cennetle mükafatlandırır.

“Tağut'a itaat etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı!” (Zümer 17)


Demokratik tağuti sisteme oy vererek destek olan, onun partilerinin (mezheplerinin) propagandasını yapan ve tağut yolunda mücadele eden kimseler açık bir şekilde şirke düşmüş ve kafir olmuşlardır. Tağutu reddedip yüce Allah’a iman edenler ise, hiçbir şekilde tağutu desteklemezler ve Allah yolunda mücadele ederler. Bu, tevhid-şirk, Hak-batıl mücadelesidir.

“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkar edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır” (Nisa 76)


Tağuti beşeri demokratik sisteme Allah’a rağmen itaat etmek, onu desteklemek ve onun mücadelesini vermek, yüce Allah’a isyan, küfür ve şirktir. Bu fiilleri işleyen kimseler, Kelimei Tevhid'i de söyleseler, namaz kılıp oruç da tutsalar, her sene hacca da gitseler, Allah düşmanı olan tağuti demokratik sistem ile bu sistemin meclisini ve yöneticilerini destekledikleri için Müslüman değillerdir.

Yüce Allah’ın reddedilmesini emrettiği tağutu reddetmeyen kişiler, imanlarına şirk bulaştırmış, yüce Allah’a isyan etmişlerdir. Bu nedenle yüce Allah (cc), bu kimseler için mealen şöyle buyuruyor:

“De ki: ‘Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi? Allah kime lanet ve gazap etmiş, kimlerden maymunlar, domuzlar ve tağuta itaat edenler yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.” (Maide 60)


Tağuta itaat eden, tağuti beşeri sistemlere oy verip destek olan, tağuti sistemlerin partilerinin propagandasını yapan ve bunları benimseyen kimselere yüce Allah (cc) lanet ve gazap etmiş, bunları maymunlar ve domuzlar durumuna düşürmüştür. Bu kimselerin yeri çok kötüdür ve bunlar sapık kimselerdir.


Tağutu Destekleyerek Allah'a İsyan Edenler


Beşeri tağuti sistemlere itaat edenlerin yerlerinin yüce Allah (cc) katında çok kötü olmasının ve bu kimselerin, maymunlar ve domuzlar sınıfına dahil edilmelerinin nedeni -Nisa suresi 76. ayette de belirtildiği üzere- yüce Allah’a savaş açan, Allah’ın indirdiği hükümleri bırakarak insanlar üzerine hüküm koyan ve böylece ilahlık taslayan tağutu desteklemeleri ve onun yanında yer almalarıdır.

Beşeri sistemler, yüce Allah’a isyan eden, İslam’a ve Müslümanlara savaş açan, insanları yönetmek adına hüküm koyan, yani -kısacası- ilahlık taslayan oluşumlar oldukları için bu tağuti sistemlerin yanında yer almak ve hangi nedenle, ne şekilde olursa olsun onlara destek olmak, yüce Allah’a savaş açmak demektir. Yüce Allah’a savaş açan kimseler namaz kılıp oruç tutsalar da, hacca gidip tavaf etseler de, gece gündüz demeden "La İlahe İllallah" sözünü tekrarlasalar da Müslüman olamazlar. Çünkü bu kimseler, yüce Allah’ın kendilerinden istediği "tağutun reddedilmesi" emrine uymamışlar ve ilahlık taslayan tağutun yanında yer almışlardır.

Dünyadaki bütün beşeri tağuti sistemler yüce Allah’ın mülkünde ve O’nun kullarına, kendi yanlarından koydukları kanunlarla hükmetmeye çalışıyorlar. Tağuti sistemler, yüce Allah’a ait olan hüküm koyma hakkını gasp ediyor ve Allah’a karşı isyan bayrağı açıyorlar. Bu nedenle tağuti beşeri sistemlerin yanında yer almak, yüce Allah’a karşı yapılan isyana iştirak etmektir.

Yüce Allah (cc) kainatı, dünyayı var etmiş, kullarını yaratmış ve onların hayatını düzenleyen hükümlerini de kullarına göndermiştir. Kendileri yaratılmış olan ve yarını bilmeyen bazı kimseler, insanların hayatları üzerine hüküm koyarak ilahlık taslamış, tuğyan etmiş, Rab’lerine isyan ederek azmış ve tağutlaşmışlardır.

“Rabb’iniz o Allah'tır ki; gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arşa istiva etti, geceyi, durmadan onu kovalayan gündüzün üzerine bürüyüp örter. Güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette (yaratan O'dur). İyi bilin ki, yaratma ve emir O'nundur. Alemlerin Rabbi Allah, ne uludur!” (Araf 54)


Ey tağutu destekleyen insanlar! Ey putların önünde ibadete duran kişilere oy verip destek olan kimseler! Ey demokratik tağuti sistemin şirk ve küfür yuvaları olan parti, dernek ve vakıflarda insanları din adına istismar eden, Hakkı batıla bulayıp gerçekleri gizleyen belamlar gelin Rabb’inize yönelip tevbe edin! "(...) Kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır (...)" (bkz. Bakara 256 meali) hükmüne uyarak tağutu, tağuti sistemleri ve tağuti sistemler olan beşeri sistemleri reddedip kopmayan, sapasağlam tevhid kulpuna yapışın, kurtuluşunuz bundadır...

Tağuti sistemin şirk yuvaları olan parti, dernek ve vakıflarda yuvalanan ve üniversitelerde tağutun verdiği ünvanları alan belamlar, ayetleri dillerini eğip bükerek okuyorlar ve Hakkı batıla bulayarak tefsir ediyorlar. Bunlar tağutu reddetmedikleri sürece yüce Allah’a iman etmiş olamazlar.

Demokratik beşeri sistemlerin partilerine oy veren insanlar, verdikleri her oyla tağuta iman ve bağlılıklarını tazelemekte ve yüce Allah’a karşı tağutun safında yer aldıklarını ortaya koymuş olmaktadırlar.. Allah’ın hükmünü bırakarak Allah'a rağmen hüküm koyan beşeri tağuti sisteme oy vermek demek, bu sisteme biat etmek ve hakimiyet hakkını bu zorba sisteme vermek demektir. Bu ise şirk ve küfürdür.

“Siz, O'nu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım (beşeri) isimlere itaat ediyorsunuz. Allah onlar(a itaat etmeniz) hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm, yalnız Allah'ındır. O, yalnız kendisine tapmanızı buyurmuştur. İşte doğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf 40)

“Allah, hüküm verenlerin en iyisi değil midir?” (Tin 8)


Yüce Allah (cc), hüküm verenlerin en hayırlısı ve en iyisidir.

Şirk ve küfür yuvaları olan parti, dernek ve vakıflarda yuvalanan belamlardan yüz çevirmek imanın bir gereğidir. Çünkü onlar insanları tağuta itaat etmeleri için aldatmaktadırlar. Allah’ın, "(...) Kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır (...)” (Bakara 256) ve “Tağut’a itaat etmekten kaçınan ve Allah’a yönelenlere müjde var. Müjdele kullarımı!” (Zümer 17) meallerindeki ayetlerinde belirtilen "tağutu reddetme" hükmüne rağmen şirk ve küfür yuvası bir vakıfta yuvalanan o belamlardan biri, “Tağuta oy verip desteklememek Kuran’a aykırıdır” diyor. Yüce Allah, Kuran’da tağutu reddetmemizi buyururken bu belamlar, tağutu destekleyin diyor ve yüce Allah’ın kitabını çarpıtıyor. Yüce Allah (cc) elbette doğru söylüyor, ancak bu belamlar yalancıdır... Bu nedenle tağutu kabul edip ona iman eden bu ve benzeri belamlara inanmak iman ile çelişmektedir. Rabb’inizin size indirdiği Kuran’a inanıp tağutu ve tağutun bu belamlarını reddetmeden kurtuluşa ermek mümkün değildir.

Ey tağutu destekleyen insanlar! Gelin, tağutlaşan tüm ilahları reddedip tek ilah olan yüce Allah’a iman edin ve "La İlahe İllallah" sözünü hem kalbinizle hem de dilinizle söyleyin... Kurtuluşunuz ancak bundadır.

“O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka ilah yoktur. Padişahtır, mukaddestir, selam (esenlik veren) mü'min (güvenlik veren), müheymin (kollayıp koruyan), aziz (üstün, galib), cebbar (güçlü olan, istediğini yaptıran), mütekebbir(çok ulu)dur! Allah (müşriklerin) ortak koşmalarından yücedir.” (Haşr 23)


Ey insanlar! Gelin Rabb’inize sığının... Namazlarınızda okuduğunuz ve şer olan kişilerin şerrinde Rabb’inize sığındığınız gibi, Rabb’inizin sizler için indirdiği hükümlerine de sığının ki, dünya ve ahirette huzura ve kurtuluşa eresiniz...

“De ki: Sığınırım ben, aydınlığın Rabb’ine; yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöktüğü zaman karanlığın şerrinden, Düğümlere üfleyenlerin şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.” (Felak 1-5)

“De ki: ‘Sığınırım ben, insanların Rabb'ine, insanların Melikine, insanların Rabb’ine. Cin ve insanlardan olan, insanların göğüslerine (Allah’a isyanı) fısıldayan vesvesecinin şerrinden” (Nas 1-6)


Ey insanlar! O dehşetli hesap gününde, aşağıdaki ayetlerde belirtildiği üzere, size fayda vermeyecek o pişmanlığı yaşamadan önce gelin bugün tağutu, onun partilerini ve şirk yuvaları vakıflarda yuvalanmış Samiri soylu belamları reddedip kopmayan, sağlam bir kulpa yapışın!

“Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: "Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Elçiye itaat etseydik!" derler. Ve dediler ki: "Rabbimiz, biz beylerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onlara büyük bir lanet eyle!” (Ahzab 66-68)


Ey insanlar! Son pişmanlığın fayda vermediğini yüce Allah bildiriyor. Gelin, fırsat elde iken tağutu reddedip Allah’a yönelin ve O’na gerçekten iman ederek, nefsinizi ebedi azaptan kurtarın.

“Bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.” (Müzzemmil 19)

“O halde eğer hatırlatmak yarar verirse hatırlat, öğüt ver. (Allah'a) saygılı olan hatırlar (öğüt alır). Şaki(Allah’a isyancı) olan da ondan kaçınır.” (Ala 9-11)


Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, Akide Serisi'nden "Tuğyan Nedir? Tuğyanın Nedenleri Nelerdir?" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski