Zinanın Kuran'a Göre Cezası ve Recm Meselesi

zinanin-kurana-gore-cezasi-ve-recm-meselesi-akide-org


“Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onlara Allah'ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya müminlerden bir grup da şahit bulunsun” (Nur 2)


“İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları fuhuşta bulunmayan iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayandır esirgeyendir.” (Nisa 25)


a) Allah Teala mealen, "(...) O (cariyeler) evlendikten sonra bir fuhuşta bulunurlarsa o vakit üzerlerine hür kadınlar üzerine olan cezanın yarısını verin(...)” buyurmuştur. Burada evli cariyelerin cezasından bahsedilmektedir. Dolayısıyla Nur suresi 2. ayete göre evli hür kadınlara 100 sopa, cariyelere de 50 sopa vurulur. Eğer evlilere recm cezası gerekseydi, kölelerin recmi bunun yarısı olması gerekirdi. Fakat recmin yarısı olmaz.

b) Hak Teala Kuran'da, adam öldürme ve hırsızlık yapmanın, birine zina iftirasında bulunmanın cezasını ve kısası detaylı bir şekilde bildirmiştir. Bu konularda yoruma ve tartışmaya gerek kalmayacak şekilde bildiren Allah’ın taşlanma gibi ağır bir cezayı bildirmemesi düşünülemez.

Cenab-ı Hak, zina konusunu da detaylı bir şekilde bildirmiş ve sırasıyla, (mealen) "Zinaya yaklaşmayın(...)" (İsra 32) buyurarak zinayı yasakladıktan sonra bütün günahlarda olduğu gibi peşi sıra bunun cezasının cehennem olduğunu bildirmiştir. Üçüncü olarak sopalamaktan bahsetmiş, dördüncü olarak bir grup müminin ceza verilirken orada hazır olmasını emretmiş, beşinci olarak da mealen "(...) Allah'ın dini hususunda merhametiniz tutmasın (...)" ifadesi ile o zaniye acımayı nehyetmiştir. Sonra altıncı olarak, müslüman bir kimseye zina iftirasında bulunana seksen değnek vurulmasını farz kılmış ve böyle bir cezayı, zinadan daha büyük oldukları halde, katillik ve kafirlik iftirasında bulunanlar için vermemiştir. Yedinci olarak mealen "(...) Onların şahidliklerini ebediyyen kabul etmeyiniz (...)" (Nur 4) buyurmuş, sekizinci olarak, kendi hanımına zina isnadında bulunan kimseler için mulaaneyi (lanetleşmeyi) gerektiren ve (yalancı olanın) Allah'ın gazabına müstehak olması gibi cezalardan bahsetmiş, dokuzuncu olarak zaniye bir kadını ancak zani bir erkeğin veya bir müşriğin alabileceğini belirtmiş, onuncu olarak da zinanın tesbiti için, dört şahit bulunması gerektiğini bildirmiştir. Binaenaleyh ister az ister çok olsun zinanın hükümleri hususunda böylesine detaya inildiğine göre, bunun hükümlerinin en ileri derecesi olan recmin ihmal edilmesi, zikredilmemesi düşünülemez. Eğer recm meşru kılınmış olsaydı izi ve tesiri çok olur, herkesçe bilinirdi. Allah Teala, Kuran'da bunu açıkça zikretmediğine göre, bu onun farz olmadığını gösterir.

c) Hak Teala'nın mealen, "Zina eden kadın ve zina eden erkeğe, bunlardan her birine yüzer değnek vurun (...)" ayeti, bütün zina edenlere celde vurulmasının farz olduğunu gösterir. Allah’ın (mealen) “vur” dediğine peygamber “öldürün” demez..

Zinanın Cezası Kuran'a Göre 100 Değnektir  


Zina cezasının Kuran’da belirtilen cezası 100 değnek olarak bildirilmektedir. Ancak bu cezanın bekarlar için olduğu, evliler için sünnetten ceza getirilerek onun da recm etmek olarak belirlendiği iddia edilmektedir. Kuran’daki bu cezanın evli veya bekar ayrımına gitmeden aynı olması gerektiğini, eski tefsirlerde bu ayrıma karşı çıkanların "harici" olmakla suçlanmasından anlamaktayız. Kuran’a rağmen hüküm getirenler maalesef kendilerinin ne olduğunu düşünmeden karşı düşünceyi "harici " olmakla suçlamaktadırlar. Recm cezası için getirilen en kuvvetli delil Muhammed (sav)'in bu cezayı uyguladığına dair rivayetlerdir.

Kuran’ı rivayetler ışığında anlamaya ayarlı zihinler Kuran ile rivayetler çeliştiği zaman rivayetleri atmak yerine maalesef Kuran’ı attıkları için,
rivayetlere sarılıp bu cezanın meşruluğunu savunmaya devam etmektedirler. Peki bu Kuran ayetine rağmen Muhammed (sav) recm cezası uygulamış mıdır? Hakka suresi 44-47 ayetlerini hatırlayarak devam edelim:

"Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık. Sizden kimse de buna mani olamazdı." (Hakka 44-47)


Kuranı Kerim zina cezasının evliler için olan cezasını da 100 değnek olarak belirlemiştir. Bunun delillerini Nur suresi ayetlerinden bulmaktayız.

Nur suresi 2. ayetinde mealen "(...) O ikisinin ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahit olsun." cümlesinde zina eden kadın ve erkeğe uygulanan cezadan bahsedilmektedir. Oysa peygamberin recmi uyguladığı ile ilgili rivayetlerde bazen sadece erkeğe, bazen de sadece kadına uygulandığını okumaktayız. Oysa zina tek kişi ile değil iki kişi arasında olur. Bu da bu rivayetlerin sorunlu olduğunu göstermektedir. Yine ayette ceza anında bir topluluğun şahit olması gerektiğinden bahsedilir. Oysa bir rivayette peygamberimiz yanındaki birisine “git falan kişi zina ettiğini itiraf ederse onu recm et” demiştir.

Rivayetlere göre nebi zamanında zina yapanların cezası recmdir. Recm, zina yapan kadın ve erkeğin göbeğine kadar toprağa gömülüp taşlanarak öldürülmesidir. Peygamberimiz döneminde bu cezanın uygulandığına dair rivayetler vardır. Fakat bu cezanın infaz edildiği kimselerin çoğunluğunun Yahudiler'den oluşması da göstermektedir ki, recm eski bir gelenek olarak müslümanların gündemine girmiştir. [1]

Fakat bu zanni rivayetler her şeye rağmen, uygulamanın boyutları hakkında kesin malumat elde etmeye uygun olmayıp, "Rasulun bu cezanın infazı konusunda isteksizliği"ni vurgulamaktadır.

Recm, Kuran'a Uygun Bir Ceza Değildir  


Hangi gerekçe ile uygulanırsa uygulansın recm, Kurani bir ceza değildir. Fakat peygamberimizin bu infaz şekline istemeden sessiz kalması -ki rivayetler o yöndedir- müheymin olan Kuran ile Yüce Allah'ın bu meselede henüz hüküm vaz etmemiş olmasındandır. Böyle bir cezanın infazı, mevzi birkaç örnekle sınır­lı olup, Nur Suresi 2. ayetten önce gerçekleşmiştir:

"İmdi zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz celde (kemiğe inmeyen bir vuruş yapacak şekildeki bir değnek ile) vurun! Ve eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onlara karşı duyduğunuz acıma, sizi Allah'ın bu yasasını uygulamaktan alıkoymasın ve mü­minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun."

Müheymin olan Yüce Allah'ın bu ayeti indirmesinden sonra da, konu ile ilgili önceki tüm tasavvurlar ve uygulamalar nesh edil­miş/geçersiz hale gelmiştir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, ev­li cinsler arasındaki cinsi münasebet ile, bekar cinsler arasındaki cin­si münasebet Arapça'da aynı şekilde, "zina" olarak adlandırılır. Bu durumda Kuran'ın indirilişinden önceki recm uygulamasının bekar-evli ayrımı yapılarak kurtarılmaya çalışılması -ki bu durumda Kuran'ın ilgili ayeti zanni rivayetle nesh edilmeye kalkılmış olmaktadır- doğru değildir.

Muhsan/iffetsizliğe karşı iman ve evlilik bağı ile korunan hür ka­dın [2] için Kuran'da hükme bağlanmış ceza ile, günaha çekilmeye da­ha müsait olan cariyelere uygulanması emredilen ceza birbirinden fark­lıdır. İman ve evlilik bağı ile koruma altında olmayan köle statüsündeki kadınların zina yapmaları durumunda, muhsan kadınlara uygulananın yarısının infaz edilmesi Kuran şeriatında hükme bağlanmıştır. [3] Bu du­rumda recmi zinanın cezası olarak kabul etmemiz söz konusu olamaz. Çünkü recm bir ölüm cezasıdır. Ölüm cezasının da yarısı olamaz.

Peygamberimizin vefatından sonra recmle ilgili hadislerin sahabe arasında tartışılması -Kurani olup olmadığının sorgulanması- da göstermektedir ki, bu cezanın asrun nebiden sonra geçerli olup ol­madığı hususunda ilk nesiller arasında bir icma yoktur.

Yahudiler'den zina ettiklerini itiraf edenlere ve ispatlanmış olanlara Peygamberimizin recm cezasını uygulama konusundaki isteksizliği aşağıdaki hadislerin muhtevasından anlaşılmaktadır: Müslim, Hudud: 27; Tirmizi, Hudud, 10; İbn-i Mace, Hudud, 10; Müsned, cilt: 2, s. 7, 26, 63, 76, 126, 280; cilt: 4, s. 355; cilt: 5, s. 91, 92, 94, 95, 96, 97, 104, 108.

"Recmin Kuran'a ait bir ayet olduğu iddiası (ki uydurulan hadiste Kuran'ın üslubunun taklid edildiği açıkça anlaşılmaktadır): Zina yapan kadın ve erkeği recm edin! Akıllara durgun­luk verecek korkunç bir iddiadır bu... Bu iddianın kabul edilmesi durumunda ise, Yüce Al­lah'ın Hicr Suresi 9. ayette geçen, mealen "Zikri biz indirdik, onu (tahriflerden) koruyacak olan da biziz" şeklindeki vaadini tutmadığı iftirasının vebali kabul edilmiş olmaktadır. Şurası hiç kuşku götürmez bir gerçektir: "Bu türden zanni rivayetler hiçbir şekilde mütevatir olarak bize gelen Kuran'ın korunmuşluğuna gölge düşürecek icraat alanı bulamamıştır." Bu da göstermektedir ki ilahi vaad gerçekleşmiş, gerçekleşmeye de devam etmektedir. Bu konudaki en akıl almaz, korkunç rivayet ise yalanına Hz. Aişe validemizi ortak etmek istemiş­tir. Hz. Aişe'ye isnad edilen İbn-i Kuteybe'nin iddiasına göre; "Recm ayeti (!)'ni keçi yemiştir." Kuteybe iddiasının boyutlarını keçinin mübarek bir hayvan olmasına kadar götürür. (İbn-i Kuteybe, Hadis Müdafası, Tecüme ve notları M. Hayri Kırbasoğlu, İstanbul, 1989, s. 408-409) Kuran'ın korunmuşluğuna gölge düşüren rivayetler recmle sınırlı değildir. Bu konuda hem Sünniler'in hem de Şiiler'in değer verdiği rivayet koleksiyonlarında çok sayıda ahad haber vardır: Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Karataş Şaban, Şia ve Sünni Kaynaklarda Kuran Tarihi, İstanbul, 1996, s. 116-220; Gümüş Fuat, Korunmuş Bir Kitap Olarak Kuran, Haksöz dergisi, sayı: 27, İstanbul, Haziran-1993.

Recm konusu meşruiyet krizini aslında hiçbir zaman aşamamıştır. Bu sebeple bazı öncü sahabiler bile meşruiyet krizinin aşılabilmesi için alet edilmiştir. Mesela, Ömer b. Hattab (r)'ın bir hutbesinde şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah'ın kitabında recm ayeti vardı. Biz bu ayeti okuduk ezberledik, anlayıp belledik." Bu rivayetlerin ya mevzu ya da rivayette geçen "Allah'ın kitabı" ile kastedilenin Tevrat olabileceği, ayetin de Tevrat ayeti olabileceği söylenmiştir. Söz konusu rivayetler en muteber sayılan hadis kitaplarına dahi girmiştir: Buhari, 86/31; Müslim, 291 A; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, cilt: 1, s. 23, 36, 40.

Hz. Ömer gibi sert tabiatlı, doğru bildiği bir şey konusunda kınayanın kınamasına asla aldırmadan o şeyi icra eden, ilkeli ve öncü bir mümine atılan iftiraların zanni olmaktan öte, aslı astarı olmayan bir rivayet olduğunu düşünüyoruz. Hz. Ömer gibi sahih rivayetlerde çizilen "dira­yetli, basiretli Ömer" portresine aykırı olan bu tür rivayetlerin sahih olmadığı -senedi çok sağ­lam olsa bile- ayan beyan ortadadır. Bütün tarihi vesikaların ortak anlatımına göre, Ömer (r)'ın karakteri halktan korkacak bir cesaretsizliği içinde barındırmıyordu. Zanniliği kuşkusuz olan bazı rivayetlerde Hz. Ömer'in karizması ve saygın kişiliği kullanılmak-istismar edilmek istenmiş­tir. Bazı rivayetlere göre, "Kuran'ı mushaf haline getirmek için oluşturulan komisyonun başka­nı Zeyd b. Sabit'in Hz. Ömer'in getirdiği recm ayeti (!)'ni şahit yetersizliği yüzünden almadı­ğı" iddia edilmiştir.

Amr ibn Meymûn şöyle demiştir: “Ben Cahiliyet devrinde zina etmiş olan bir maymunun üzerine birçok maymunların toplanmış olduklarını gördüm. Maymunlar o zina eden maymunu recm ettiler. Ben de o maymunlar topluluğunun beraberinde zina eden maymuna taş attım.”

Buhari'nin bu rivayetinde recmin meşruiye­tine maymunlar olumlu örnek olarak gösterilmiştir. Bu tutarsız bir meseldir. Çünkü, maymun­ların insanlara olumlu bir örnek teşkil etmesi düşünülemez. Hem Kuran'da maymunlar, biz in­sanlar için olumlu değil olumsuz örneklikleriyle anılmıştırlar. (bkz. Bakara 65, Araf 166)

[1] Muhsan kadın; "iman ve evlilik bağı ile iffetsizliğe karsı korunan hür mümin kadın" manasına gelir. Konuyla ilgili daha geniş bir açıklama için bkz. İsfehâni Ragıb, el-Müfredat Fi Caribi'l-Kuran, Kahraman yayınları, İstanbul, 1986, Ha maddesi, s. 171.

[2] Muhsan kadın ile yasal olarak köle statüsündeki kadının toplumsal konumlarından dola­yı yol çıkma risklerinin farklı olduğu bir gerçektir. Bu gerçeği hatırlatan ve adaletin gere­ği olarak kanunen köle statüsü ile toplumsal hayata katılan kadınlara uygulanması gereken ceza da muhsan kadınlarınkinin yarısıdır. "Aranızdan her kim içinde bulunduğu şartlardan do­layı, muhsan/hür bir mümin kadın ile evlenecek durumda değilse, onu meşru şekilde sahip olduğunuz köle statüsündeki mümin bakirelerden biri ile evlendirin. Allah imanınızla ilgili her şeyi bi­lir; her biriniz diğerinin bir benzeridir. O halde fuhuşta bulunmayan, dost tutmayan ve meşru ev­lilik bağını gözeten kadınlarla sahiplerinin iznini alarak evlenin ve mehirlerini uygun şekilde ken­dilerine verin. Onlar evlendikten sonra gayri ahlaki bir davranışta bulunurlarsa, hür evli kadınların tabi oldukları (yüz celde) cezasının yarısıyla cezalandırılırlar (...)" (Nisa 25) (Ay­rıca karşılaştırınız Nur 33)

[3] Recm cezasının Kuran'a ve İslam'a ait bir ceza olup olmadığı sahabe de dahil bütün Müslüman nesillerce tartışılmış bir husustur. Recm cezasının Kurani olup olmadığının tartışıldığını gösteren hadislerden bazıları şunlardır: Müslim, Hudud, 15; Buhari, Hudud, 30-31; İbn-i Mace, Hudud, 9; Ebu Davut, 37/23.

Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, "Kuranı Kerim, Hadisler Gibi Rivayet Yoluyla mı Geldi?" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski