Namaz Kılmayanın Öldürülmesi Hükmü ve İncelemesi

namaz-kilmayanin-oldurulmesi-hukmu-ve-incelemesi-akide-org


İslam’da en önemli tevhid eylemi namazdır. Namaz, Allah’a kulluğun somutlaşmış ispatıdır. Namaz bir kişinin İslam üzere olduğunun, Müslüman olduğunun göstergesidir. Bir kişinin Müslüman olduğunu iddia edip namaz kılmaması ise Müslümanlık iddiasını geçersiz kılar.
 
Kuran'da namaz yerine iman kavramı da kullanılmaktadır.

"(...)Allah imanınızı (namazınızı) zayi edecek değildir. (...)" (Bakara 143)
 
Cenabı Hakkın: "(...) Allah, imanınızı asla zayi edecek değildir (...)" ayetinde "iman"dan murat, namazdır; iman, ancak namazla ispatlanır. Bu ayetin nazil oluş nedeniyle ilgili olarak Kurtubi, tefsirinde şöyle bahsetmiştir:

"Alimler, bu ayetin Mescid-i Aksa'ya yönelik namaz kılan ve kıble ayeti nazil olmadan önce ölen veya şehit olanların namazlarının kabul edildiğini beyan etmek için nazil olduğunda ittifak etmişlerdir. Zira Abdullah bin Abbas'tan rivayet edilen şu hadisi şerif buna işaret eder: 'Resulullah (sav) Allah (cc)'ın emriyle namazda Kabe'ye yönelince sahabelerden bir grubun, «Ya Resulullah (sav), daha önce Mescidi Aksa'ya yönelik namaz kılan kardeşlerimizden ölen veya şehit olanların durumları ne olacak?» diye soru sormaları üzerine bu ayet nazil oldu'"


"Namazın Terkinin Küfür Olduğu Konusunda İhtilaf Yoktur" başlıklı yazımızda, namaz kılmayanların Kuranı Kerim ve hadislere göre durumundan şöyle bahsetmiştik:


Namaz Kılmayan İnsanların Kuranı Kerim'e Göre Durumu

“(...)Namaz kılın müşriklerden olmayın” (Rum 31)

Bu ayete göre namaz kılmayan kişi müşriktir. Müşrikler ise İslam’a göre namazla mükellef değillerdir. Müşriklerin yapması gereken ilk şey İslam’a girmeleridir. İslam’a girdiğini söyledikten sonra namaz kılmamaları ise mümkün değildir. Kılmıyolarsa henüz İslam’a girmiş sayılmazlar.

“(...) Namaz kılarlarsa dinde sizin kardeşleriniz olurlar. (...)” (Tevbe 11)

Kuran, diğer bir ayette mealen “Müslümanlar ancak kardeştir (...)” (Hucurat 10) buyrulmaktadır.

Ayete göre namaz kılmayan kişi Müslümanın kardeşi sayılmadığına göre Müslüman değildir. Müslüman değilse namazla mükellef de değildir.

“Onlardan sonra öyle bir nesil geldiki namazı terk ettiler, şehvetlerine uydular. (...)” (Meryem 59)

"Onlara: 'rüku edin', denildiği zaman, rüku etmezler. Yalanlayıcıların o gün vay haline." (Mürselat 48-49)

“O (kafir) ne sadaka (zekat) verdi ne de namaz kıldı.” (Kıyame 31)

“(Cehennemdekiler) 'Biz namaz kılanlardan değildik.' derler” (Müddessir 43)

“Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah'ı ve Peygamberini inkar etmeleri, namaza tembel tembel gelmeleri, istemeye istemeye vermeleridir.” (Tevbe 54)

“(...) Onlar (kafirler) sağlam iken secde etmemişlerdi.” (Kalem 43)

Ayetlerde namaz kılmayanların Müslüman olmadıkları, secde etmeyenlerin kafir olduğu bildirilmektedir. Kafire zorla namaz kıldırmak İslam’a göre yanlıştır. Ayetlerde de görüldüğü gibi namaz kılmamanın cezası ahirette verilecektir.

“O haram aylar çıkınca, artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün. Onları yakalayın. Onları alıkoyun. Onların bütün geçit yerlerini tutun. Eğer, tevbe edip namaz kılar ve zekât verirlerse, yollarını serbest bırakın. Gerçekten Allah Gafurdur, Rahimdir.” (Tevbe 5)

Ayettede belirtildiği gibi tevbe etmeyen, namaz kılıp zekat vermeyenler henüz iman etmemiş müşriklerdendir. Şirkten tevbe etmenin şartı da namaz kılıp zekat vermektir. Namaz kılıp zekat vermeyenler tevbe etmiş sayılmazlar; Müslüman sayılmaları için ise, Müslüman olmanın şiarı olan namaz kılmaları ve zekat vermeleri şart koşulmuştur.

“(...)Şüphesiz namaz Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.” (Bakara 45)


Namaz Kılmayan İnsanlarla İlgili Hadisler

  • “Kişi ile küfür arasında namaz vardır. Namazı terk eden küfre girer.” (Müslim)
  • “Küfür ile iman arasında namazı terk vardır.” (Tirmizi)
  • “Bizimle onlar arasındaki ahit (Müslüman olduklarına dair söz) namazdır. Kim namazı terk ederse kafir olur” (Ahmet bin Hanbel)
  • “Namazı bilerek terk eden dinden çıkar.” (Tirmizi)
  • “Namazı olmayan kişinin hiçbir şeyi yoktur.” (Ahmet bin Hanbel)
  • “Namazı terk edenin İslam’da nasibi yoktur.” (Hz Ömer)
  • “Namazı olmayanın dini yoktur.” (İbn Mesud)
  • “Namazı olmayanın imanı yoktur.” (Ebu Derda)
  • “Namazı terk küfürdür. Bunda ihtilaf yoktur.” (Cabir bin Abdullah)
  • “Selefin büyük çoğunluğu namazın farz olduğunu inkar etmeyip kılmazsa yine de kafirdir.” demişlerdir. (İbn Teymiyye)
  • “Namazı terk eden kafir olur.” (İbn Abbas)
  • “Namazı terk etmek ihtilafsız küfürdür.” (Eyüp el Sihtiyani)
  • “Namaz kılmayan kafirdir.” (Hz Ali)
  • “Namazı kasıtlı (mazaretsiz) olarak terk eden Allah’ın zimmetinden çıkar.” (Muaz bin Cebel)
Sahabeler namazın terkinin küfür olduğu konusunda ittifak halindedirler. Peygamberimiz ve dört halife döneminde Müslüman olduğunu söyleyip de namaz kılmayan tek bir fert bile yoktu. Çünkü o gün sadece kafirler namaz kılmazdı. Münafıklar bile Müslüman gözükmek için namaz kılarlardı.

Hz Ömer, Abdullah bin Mesud, İbni Abbas, Ahmet bin Hanbel, İshak bin Rahaveyh, Hakim bin Huteybe, Ebu Davud Tayalisi, Abdullah bin Mübarek, Zübeyr bin Harb, İbrahim en-Nehai, Ebu Bekir bin Ebu Şeyhe gibi ashab namaz kılmamayı küfür olarak görmüşlerdir.

Yukarıda geçtiği üzere namaz kılmayanlarla ilgili, Allah ve Allah Resulü’nün (asm) buyurduğu herhangi bir had cezası söz konusu değildir. Ne Kuran'da, ne hadislerde ve ne de sahabelerin sözlerinde zorla namaz kıldırmayla ilgili bir şey vardır.


"Devlet zorla namaz kıldırır" görüşü nasıl çıkmıştır?


Emeviler Müslüman olmak için belli şartlar getirmişlerdi. Bu şartları getirmelerinin sebebi İslam'a olan bağlılıkları değil, ganimetten mahrum kalmama düşüncesiydi. Bu şartlar:

1-Sünnet olmak
2-Farzları yerine getirmek
3-Müslüman olduğuna dair yetkili bir kişinin tasdiki
4-Kuran'dan bir sure okumak

Oysa yeni Müslüman olmuş kişinin farzları öğrenmeden yerine getirmesi, Kuran'la o güne kadar muhatap olmayan birisinin Kuran'dan bir sure okuması ve yaşı ilerlemiş kişilerin o günün şartlarında sünnet olmaları mümkün değildir. İşte Emeviler mümkün olmayan şeyleri yeni Müslüman olmuş kişilerden istiyorlardı. Oysa İslam, gereken bilinci vermeden kişiden bir şey istemez, verdiğini ister. Emeviler Kelimei Şehadet getiren ancak yukarıdaki şartları yerine getirmeyen 400 kişiyi cizye vermedikleri için Buhara Camisi’nde katlettiler. Yani zorla namaz kıldırma İslam’ın bir emri değil, Emevilerden kalma bir uygulamadır.


Namaz Kılmayanın Mezheplere Göre (Kuran'a Aykırı Olan) Dünyevi Cezası


Başta şunu belirtelim ki Ebu Hanife “Nereden aldığımızı bilmedikçe hiç kimseye bizim görüşümüzle amel etmesi helal değildir” (İbni Abidin, Haşiye alel behril raik 6/293) demiştir. Bu yüzden mezheplerin namaz kılmayanlara ön gördükleri cezaların kaynağının, dayandıkları ayetlerin ve peygamberin uygulamasının da bilinmesi gerekir.

Kaldı ki mezhebî görüşler tek bir kişinin ağzından çıkmış görüşler değildir. Hanefi mezhebine mal edilen görüşlerin hepsi Ebu Hanife’nin ağzından çıkmış görüşler değildir. Aynı durum diğer mezhepler için de söz konusudur.

Peygamber adına bir sürü yalan ve iftira içeren hadislerin uydurulduğu bir yerde elbette ki mezhep imamları kabul edilen kişiler hakkında bir sürü yalan yanlış fetvanın uydurulması da kaçınılmazdır.

"Asıl Dinsizlik Mezhebi Din Edinmektir" yazımızda da bahsettiğimiz gibi bazı kimselerde evrensel olan yüce İslam dinini belli mezhebi dairelere hapsetme temayülü bulunmaktadır. Oysa ki din mezhebin içinde değildir. Müslümanlar, İslam dinini yaşayabilmek için mezhebî birçok görüş ve ictihadlardan faydalanabilirler. Ancak unutmamak gerekir ki, müslümanlar Kuranı Kerim'e göre müslümandırlar. Evrensel olan bu dinin evrensel kaynağı Kuranı Kerim'dir. İslam dinini belli bir mezhebî daire içerisine hapsederek mezhebî görüşleri mutlak doğru kabul etmek dine, dolayısıyla dinin evrensel kaynağı olan Kuranı Kerim'e müdahale hakkı tanımamaktır ve zulümdür.

Mezheplerin birçok konuda olduğu gibi namaz kılmayanlara verilecek ceza konusunda da birbirine zıt görüşleri vardır. Farz olduğunu inkar etmemekle beraber tembellikle namazı kılmayana uygulanacak dünyevi cezanın ne olacağı, mezhepler arasında ihtilaflıdır.

  • Hanefilere göre: Namazı kılmayan fasıktır. Namaz kılıncaya veya ölünceye kadar hapsedilir ve dövülür.
  • Malikilere göre: Vaktin sonuna kadar beklenir, bu müddet zarfında kılarsa serbest bırakılır, kılmazsa ceza olarak (kafir sayarak) öldürülür.
  • Şafiilere göre: Vaktin sonuna kadar beklenir, sonra tövbeye davet edilir. Tövbe edip namazını kılarsa, serbest bırakılır. Aksi halde ceza olarak öldürülür. Öğleyi ve ikindiyi terkten dolayı güneş batıncaya kadar, akşam ve yatsıyı terkten fecir, sabahı terkten dolayı da güneş doğuncaya kadar ceza tatbik edilmez. Ancak kendisinden namazı vaktinde eda etmesini istemek şarttır.
  • Hanbelilere göre: Namazı tembellik göstererek terk eden kimseyi devlet başkanı veya naibi namazı kılmaya davet eder. Eğer sonraki namazın vakti daralıncaya kadar kılmazsa katli vaciptir. Fakat üç gün kendisi tövbeye davet edilmedikçe ceza infaz edilmez. (Necati Yeni el, Hüseyin Kaya pınar, Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi c. 2, s. 112)

Yazılanları okudunuz. Siz böyle bir hükmün, Kuran'da Allah tarafından bahsedildiğini ve peygamberin böyle bir hadisinin olduğunu hiç okudunuz mu? Çok ilginçtir ki, Allah asla böyle bir hüküm vermediği için mezheplerin de kendi arasında anlaşamadıkları ve ihtilafa düştükleri anlaşılıyor.

Mezheplerin namaz kılmayanlara takdir ettikleri cezalar ise çok düşündürücüdür. Namaz kılmayanlar kılana kadar hapsedilir ve dövülür denebiliyor. Daha da düşündürücü olanı, namaz kılmayanların bu konuda ısrar etmeleri durumunda, öldürüleceği hükmünün verilmesidir.

Kuran'da katile, hırsıza, zaniye ve zina iftirasında bulunan kişilere verilecek cezalar çok açık ve net bir şekilde belirtilmesine rağmen namaz kılmayanlarla ilgili verilecek dünyevi ceza konusuna ima yoluyla da olsa değinilmemiştir. Peki ölüm, dayak gibi cezası olan bir konuyu Allah insanların görüşüne mi bırakmıştır?

“Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah'tan, ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Maide 38)
 
“Korunan (iffetli) kadınlara (zina suçu) atan sonra dört şahid getirmeyenlere de seksen değnek vurun ve onların şahidliklerini ebedi olarak kabul etmeyin. Onlar fasık olanlardır.” (Nur 4)

mealindeki ayetleri buyuran Allah, namaz kılmayanlar hakkında herhangi bir dünyevi cezadan bahsetmemiştir.

İslam, toplumun selameti ve adaletli bir düzenin kurulması için uyulması gereken kanunlarını çok açık bir şekilde belirtmiştir ve uymayanların da nasıl cezalandırılacağı konusunda örnekler vermiştir. Bu hükümler, toplumun düzenini muhafaza etmek için can, mal, nesil, akıl ve din emniyetini korumak adına verilmiş hükümlerdir.

Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, infak etmek ve buna benzer birçok konu müslümanın kendi imtihanıdır ve müslümanın kendisiyle kendisini yaratan Allah ile ilgili bir meseledir. Bunları yerine getirirse ahirette mükafatını alır. Yapmazsa cezasını çeker. Hiç kimse bunlara müdahale edemez, zorlayamaz... Ferdi ibadetler gönüllülük ve isteyerek yapılması esasına dayanan, Allah ile kul arasındaki bir meseledir. Bu konuda hiç kimse müdahale edemez.
 
Bir kişi Rabbinin huzuruna durmak istemiyorsa, kendi sorunudur. Zorla olmaz.
 
Namaz kılmayarak, Yaradan'ı her an nefsinde hissetmeyen bir insan, bakın neler kaybediyor:

“Sana kitaptan vahyedileni oku, namazı dosdoğru kıl! Çünkü namaz, yüz kızartıcı şeylerden ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı anmak en büyük ibadettir. Allah ne yaptığınızı bilir.” (Ankebut 45)

Buradan da anlaşılıyor ki, namaz kılmayarak Allah ı zikretmeyen, anmayan, onu yüceltmeyen, onun huzur ve mutluluğundan uzak kalan, namazın getirisinden ve onun faydalarından da yararlanamayacaktır.

Bunu istemeyene zorla yaptıramazsınız. İbadetleri yapmayana Allah'ın hükmetmediği bir cezayı vermek, Allah'ın bizleri yaratma amacına ters düşer. Çünkü Allah özgür iradesiyle yarattığı insana, din ve iman konusunda, hiç kimsenin müdahale etmesine izin vermez. Hatta elçisine mealen, "(...) tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer." diyerek, konuya da açıklık getirir. (bkz. Rad 40)

Peygamberimiz de “Sevdirin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” buyurmaktadır. İstemeyerek, zorla namaz kılanın namazı sevmesi mümkün değildir. Zorla namaz kıldırmak, toplumda abdestsiz namaz kılan münafıkların sayısını artırmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü dayak yiyeceğini, hapsedileceğini, öldürüleceğini bilen bir kimse bunlardan kurtulmak için namaz kılıyormuş gibi yapar; ancak namaz kılmaz...

Zorla kılınan bir namazdan hiçbir fayda sağlanamaz. Ne söylediğimizi bilmeden, ayetleri bilinçsizce tekrar ederek kıldığımız namazdan da gereken faydayı sağlayamayız. Bizler önce namazın özünü doğru anlamalıyız ki, gereken faydayı sağlayabilelim. Onun için namaz kılmayanı namaz kılmak için zorlamak, namazın ne olduğunu hiç anlamamak demektir.

Hz. Muhammed, "Çocuklarınız On Yaşına Geldiklerinde Namaz Kılmazlarsa Dövün" Demiş midir?

 
Burada şunu da hatırlatalım ki, güya peygamberimiz: “Çocuklarınız yedi yaşına geldiklerinde onlara namazı emredin, 10 yaşına geldiklerinde kılmazlarsa dövün.” buyurmuşmuş. On yaşındaki çocuk henüz akıl baliğ değildir. Akıl baliğ olmadığı için de sorumlu değildir. Allah’ın sorumlu tutmadığı birisi için peygamberimiz "dövün" diyerek Kuran'a aykırı bir söz söyler mi? On yaşında namaz kılmadığı için dövülen çocuk, namazı severek ve isteyerek kılabilir mi?

Son söz olarak, ihtilafın olduğu yerde muvahhidlere düşen en doğru hareket: Bu ihtilafı Kuran'a ve o Kuran'ı en güzel şekilde yaşayan ve Kuran'ın örnek alınmasını emrettiği Allah’ın resulüne götürmektir, ortaya çıkan hükme boyun eğmektir... Bunlara da yukarıda değinildi.
En doğrusunu Allah bilir.

Nureddin ÖZDEMİR

İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski