1- Mirac için delil gösterilen İsra suresi 1. ayetin gece yürüyüşünden bahsetmesi, göğe çıkmaktan bahsetmemesi bir yana; bu sure iddia ettikleri "risaletin 11. yılında gerçekleşen mirac olayından" çok önceleri inmiştir. (İsra ise ayetle sabittir ve inkarı küfürdür)
2- Aynı şekilde Mirac'ı anlattığı iddia edilen Necm suresinin 18. ayetine kadar olan bölüm ise İsra suresinden de önce inmiştir. Yani iki surenin de Mirac'la alakası yoktur.
Namaz, Mirac'da mı Farz Kılınmıştır?
3- Mirac'da namazın farz olduğu iddiaları Kuran'a aykırıdır. Çünkü daha önceleri inen Taha, Müzzemmil, İsra ve Ankebut gibi surelerde namaz zaten emredilmektedir.
4- Ayrıca namazın 50 vakitten 5 vakte düşürüldüğü ve sevgili nebimizin Hz. Musa ile karşılaşması üzerine Allah ile pazarlığı uydurmadır. Çünkü Allah Kuran'da mealen "Allah kimseye gücünün üzerinde bir şey yüklemez (...)" (Bakara 286) buyurmaktadır. Allah ümmetin 50 vakit namazı kaldıramayacağını bilmiyor, ama Hz. Musa biliyor? Bu Hz. Musa'yı Allah'tan daha merhametli göstermektir... Oysa namaz önceki ümmetlerden süre gelen bir ibadettir.
Yüce Allah (cc) ve rasulü (as) üzerine attıkları yalana göre Rasulullah (as), Mirac dönüşünde Hz. Musa (as) ile karşılaşır. Hz. Musa (as) ile Hz. Muhammed (as) arasında şöyle bir konuşmanın geçtiği iddia edilir:
“Hz. Musa (as): ‘Rabb’in ümmetine neleri farz kıldı?’
Hz. Muhammed (as): ‘Onlara elli vakit namaz farz kıldı.’
Musa (a.s.): ‘Rabb’ine dön de şefaat et, zira ümmetin buna takat getiremez.’
Hz. Muhammed (as): Bunun üzerine Rabb’ime müracaat ettim. Allah Teala bir kısmını indirdi. Ben yine Musa’nın (a.s.) yanına dönerek durumu kendisine haber verdim. Bir kısmını indirdi.’
Musa (a.s.): ‘Rabb’ine müracaat et, zira ümmetin takat getiremez’
Hz. Muhammed (as): ‘Ben yine Rabbime müracaat ettim. Allah Teala kalanından bir kısmını indirdi’ Musa (as)’ın yanına yine döndüm.
Musa (a.s.): ‘Tekrar Rabbine dön, zira ümmetin buna dayanamaz’
Hz. Muhammed (as): ‘Bir daha müracaat ettim.’ Allah Teala, ‘Onlar beştir, yine onlar sevap itibariyle ellidir. Benim nezdimde hükmü kaza değişmez’ buyurdu. Musa’nın yanına döndüm.
Musa (a.s.): ‘Yine Rabbine dön’ dedi.
Hz. Muhammed (as): ‘Ben de, ‘Artık, Rabbimden utanır oldum’ dedim.”
50 Vakit Namaz 5 Vakte Nasıl İndirildi?
Güya peygamberimiz birinci kat semada "Hz. Adem’le, ikinci katta Hz. İsa ve Hz. Yahya, üçüncü katta Hz. Yusuf, dördüncü katta Hz. İdris, beşinci katta Hz. Harun, altıncı katta Hz. Musa, yedinci katta Hz. İbrahim ile görüştü." deniyor. O peygamberler ölmedi mi? O peygamberler hala gökte yaşıyorlar mı? Kuranı Kerim o peygamberlerin öldüğünden bahsetmiyor mu?
Bu konuda uydurulan yalan ve atılan iftiralar, bir delile dayanmadığı için birbirlerinden çok farklıdır. Başka rivayetlerde Peygamberimizin (a.s.m.) Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıkışının üç defa değil de, daha fazla olduğu bildirilmekte; namaz vakitlerinin sayısının beşer beşer, yahut onar onar indirildiği haber verilmektedir. Peygamberimizin müracaatlarında farz kılınan miktarın her seferinde “bir kısmının” indirilmesi şeklinde tercüme edilişinin sebebi de, “şatr” sadece “yarım” manasına gelmemekte, aynı zamanda “çok miktar” manasını da içine almaktadır.
Hadis alimleri, yine Peygamberimizden rivayet edilen haberlere dayanarak, bu hadis hakkında açıklamalarda bulunmaktadırlar. Ayni merhum Umdetü’l-Kari isimli 25 ciltlik Buhari şerhinde “elli vakit” meselesinde şu rivayeti zikretmektedir:
"Cenab-ı Hakk'ın ümmet-i Muhammed’e elli vakit namazı farz kılmış olduğu Levh-i Mahfuz’da mevcuttu. Bunu Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bilfiil elli vakit kılınacak şeklinde te’vil etti. Daha sonra Rabb’ine müracaatı esnasında Cenabı Hak kendisine bu elli vaktin amel bakımından değil de, sevap cihetinden olduğunu bildirdi. Beş vakitte elli vaktin sevabı elde etmenin şartı da, namazı tadil-i erkanına uyarak, huşu içinde kılınması halindedir.”
Peygamberimizin diğer peygamberler arasında bu meseleyi niçin Hz. Musa ile konuştuğunun ve Hz. Musa’nın ümmet-i Muhammed’i bu kadar düşündüğünün hikmeti hususunda şöyle bir rivayete yer veriliyor:
“Hz. Musa, Cenab-ı Hakk’ın ümmet-i Muhammed’e ettiği ikram ve ihsanını görüp öğrenince, gıpta ederek Allah’a şöyle niyazda bulunmuştu: “Allah’ım, beni ümmet-i Muhammed’in içine dahil et.”
Cenab-ı Hak, Musa Aleyhisselamın bu duasını kabul etmişti. İşte Hz. Musa’nın ümmet-i Muhammed’e hususi alakası buradan geliyor. Çünkü kim bir topluluğun içinde olursa, o topluluğun iyilik ve menfaatini düşünür.”
Kaynaklar:
1. Müslim, İman: 263; Ahmed Naim. Sahih-i Buhari Muhtarası Tecrid-i Sarih Tercemesi. (Ankara: Diyanet işleri Başkanlığı Yayınları, 1981), 2.277.
2. Bedrüddin el-Ayni. Umdetü’l-Kari Şerhu Sahihi’l-Buhari. (Beyrut: İhyaü’t-Türhasi’l-Arabi), 4.48.
Yalan ve iftira konusunda sınır tanımayan bu müfteriler, bir peygamber olan Hz. Musa (as)’ın ağzından da yalan uydurmaktan geri kalmamışlar ve Allah’ın rasulü olan Hz. Musa (as)'ın, Hz. Muhammed (as)’ın ümmeti olmak istediğini iddia etmişlerdir.
Müfterilere göre Hz. Musa (as), (haşa) yüce Allah’a ve Rasulullah (as)’a akıl vermekte ve Allah’ın kullarının ne kadar yük kaldırıp kaldıramayacaklarını (haşa) yüce Allah’tan daha çok bilmektedir.
Kullarının her halini bilen, kullarına şah damarlarından daha yakın olan ve kulları ile kalpleri arasına giren yüce Allah (cc) bu müfterilere göre, aynı zamanda bir beşer olan Hz. Musa (as) kadar kullarının ne kadar yük kaldırıp kaldıramayacaklarını (haşa) bilmiyor.
“Ey iman edenler, (Rasul), sizi yaşatacak şeylere çağırdığı zaman Allah’ın ve Rasulünün çağrısına koşun ve bilin ki, Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz, O’nun huzuruna toplanacaksınız.” (Enfal, 24)
“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)
Bütün bu ilahi bildirimlerden habersiz olan ya da haberleri olduğu halde bu gerçekleri bilerek çarpıtan müfteriler, Hz. Muhammed (as)’ı adeta (ve haşa) bilinçsiz bir kişi yerine koyup Hz. Musa (as)’ın tavsiyeleri ile dokuz defa yüce Allah’ın huzuruna çıkarmakta ve yüce Allah’ı da (haşa) kullarını durumunu bilmemekle suçlamaktadırlar.
“Allah’a yalan uyduran, ya da O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Zalimler de kurtuluş yüzü görmezler.” (Enam, 21)
“Allah hakkında yalan uydurandan ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Cehennemde kafirler için bir yer yok mudur?” (Zümer, 32)
“Allah’a yalan uyduranların kıyamet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Kibirlenenler için cehennemde bir yer yok mudur?” (Zümer, 60)
“Allah’a yalan uyduranlardan daha zalim kim olabilir? Onlar Rablerine sunulacaklar. Şahitler de: ‘İşte Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır!’ diyecekler. İyi bilin ki Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.” (Hud, 18)
Onun gördüğünden kuşku mu duyuyorsunuz? (Necm, 12)
Rasulullah (as)’ın gördüğünden şüphe duymak, iman sahibi kimselerin yapabilecekleri bir şey değildir. Müslümanlar, Rasulullah (as)’ın getirdiği ve bu konuda söylediği her şeye iman etmişlerdir.
“Rasulün, aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasulüne çağırıldıkları zaman iman edenlerin sözü ancak: ‘İşittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte umduklarına erenler bunlardır, bunlar.” (Nur, 51)
“Doğruyu getirene ve onu doğrulayanlara gelince, işte muttakiler onlardır.” (Zümer, 33)
5- Mirac'da Bakara suresinin son 2 ayetinin verildiği iddia edilmektedir. Oysa Bakara suresinin tamamı Medine'de inmiştir. Mirac olayının ise hicretten 1 yıl önce gerçekleştiği iddia edilmektedir.
6- Ayşe validemize isnad ettikleri bir uydurma rivayette, Ayşe validemizin ''Mirac'dan döndüğünde yatağı henüz sıcaktı'' iddiası tam trajikomik bir durumdur. Nebimizin o tarihten 4 yıl sonra evlendiği Ayşe validemizin Nebimizin yatağında işi ne?
7- Deniyor ki “Mirac'da peygamberimize birinde şarap diğerinde süt olan iki bardak getirildi. Resulullah onlara baktı ve sütü aldı. Bunun üzerine Cibril, 'Seni fıtrata (insan tabiatına) uygun olanı almaya yönlendiren Allah'a hamdolsun. Eğer şarabı alsaydın ümmetin azgınlaşırdı.' dedi.”
Bu iddia hem Allah’a hem Cebrail’e, hem de peygamberimize yapılmış çok çirkin ve büyük bir iftiradır. Maide suresi 90. ayette mealen:
“Ey iman edenler! İçki, kumar, tapınmak ve putlara kurban kesmek için dikilen taşlar, fal ve şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” buyuran Rabbimiz içkiden şeytan işi pislik diye bahseder. Şeytan işi pislik olan şarabı Allah’ın emri ile bir meleğin bir peygambere ikram etmesi düşünülebilir mi?
Cebrail’in “Eğer şarabı alsaydın ümmetin azgınlaşırdı." sözü de Kuran'a muhalif bir sözdür. Çünkü Kuran'da Rabbimiz mealen: “(...) Hiçbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah) kazanmaz. Hiçbir günahkar (suçlu) bir başkasının günahını (suçunu) yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.” (Enam 164) buyurmaktadır.
Allah’a ve resulüne iftira içeren bu sözü doğru kabul etsek bile, peygamber sütü içmiş ama ümmet yine azgınlıkta değil mi? Helak olan bütün kavimlerin azgınlığı bu ümmette yok mu Diğer peygamberler şarabı içtiği için mi o peygamberlerin ümmeti azgın olmuşlardı? Madem öyle peygamber sütü içtiği halde neden bu ümmet onun ahlakına sahip değil? Neden onun davasına sahip çıkmıyor?
8- Siyer kaynaklarındaki ilk Mirac iddiaları hicri 212 yılına dayanıyor. Bu tarihe kadar Mirac diye bir şeyden bahseden yok.
İbni Hişam kitabındaki Mirac iddiasını İbni İshak'a, İbni İshak da Ebu Said el Hudri'ye dayandırıyor. Medineli olan Ebu Said ilk kaynak nasıl oluyor? Çünkü Mirac'ın hicretten önce ve Mekke'de gerçekleştiği iddia ediliyor.
9- Tefsir kaynaklarındaki ilk Mirac iddiası Abdurrezzakın Müsennef'inde yer alıyor. O da iddiasını Ebu Said'e dayandırıyor. Biraz da Ebu Hureyre'nin rivayetleriyle iddialarını süslüyor. Bu iddianın da tarihi hicri 211.
10- Hadis kaynaklarında ise ilk Mirac iddiası İbni Ebi Şeybe'ye ait. Bu iddia Müsannef adlı kitabında geçiyor, tarih hicri 235.
Daha sonra Ahmet Bin Hanbel hicri 241de,
Müslim hicri 261'de halkaya katılıyor...
Bu tarihlerden önce Mirac konusuyla ilgili tek kaynağa, tek emareye rastlayamazsınız. Yani Nebimiz döneminde, 4 halife döneminde, tabiin döneminde olmayan Mirac 200 yıl sonra birden ortaya çıkıyor...
Mirac Olayı ve Kuran'dan Deliller
1- Sevgili nebimiz eğer göğe yükselmiş olsaydı İsra suresi 93. ayette müşrikler (mealen): "(...) gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız (...)" dediklerinde peygamberimiz: "(...) Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?" demez "evet, ben göğe çıktım şunu şunu gördüm" derdi.
Fakat insanlar, sağlığında nebimizin yapamayacağını belirttiği eylemi vefatından 200 yıl sonra yaptırıyor...
2- İsra suresi 1. ayet gece yürüyüşünden bahsetmektedir, göğe yükselmeden değil.
3- Delil olarak sunulan Necm suresindeki 18. ayete kadar olan pasaj, vahyin ilk gelmeye başladığı dönemden bahsetmektedir. Hatta 13. ayete dikkat edin: Burada nebimizin göğe çıkmadığı, bilakis Cebrail'in indiği açıkça belirtilmektedir.
4- Nebimizin Allah ile birebir görüştüğü iddiası Araf 143'e aykırıdır.
Ayrıca namaz mevzusunda Hz. Musa sanki Allah'tan daha ileri görüşlüymüş, Allah bilmemiş de Hz. Musa bilmiş iması sorunlu, haddi aşan bir durumdur.
5- Enam suresi 35. ayette Rabbimiz nebimize mealen: "(...) gücün yetiyorsa göğe merdiven daya ve oradan delil/ayet getir" derken, ne tuhaftır ki insanlar nebimizi hem göğe çıkarıp hem de ayet getirtmişler...
6- Ayrıca İsra 59'da Rabbimiz mealen: "(...) biz mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz." buyuruyor. Önceki nebilerin mucizelerine baktığımızda toplum bu mucizelere şahitti. Çünkü amaç sapmış olan toplumu korkutmaktı...
Sonuç itibariyle, Rabbimiz de bildirmediğine göre bunlar tamamen uydurulan rivayetlerden ibarettir ve Kuranı Kerim'de hiçbir karşılığı yoktur.
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "Küfür Sistemlerinde Had Cezası Uygulanması Zulümdür" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.