Bu ayette tağut kelimesi, ilâhî olmayan hükümlere göre kararlar veren otorite anlamına gelir. Aynı zamanda ne Allah'ı tek Hakim ve ne de Rasûlü'nü (s.a) nihaî otorite olarak tanımayan hüküm sistemini de kasteder. Yani bu ayet göstermektedir ki bir kimsenin, prensip itibariyle tağutî olan bir merciye kendi ile ilgili kararlar vermesi için başvurması, o kişinin imanına ters bir davranıştır. Allah'a ve Kitab'ına iman, bir kimsenin böyle bir mercii kabul etmemesini gerektirir. Kur'an'a göre Allah'a iman, tâğutu inkâr etmeyi gerektirir. O ikisini birden aynı anda kabul etmek münafıklığın ta kendisidir.
Nisa 61- Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve peygambere gelin" denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.
Nisa 61- Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve peygambere gelin" denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.
Bu, münafıkların sadece kendi lehlerine sonuçlanacağını umdukları sorunları Hz. Peygamber'e (s.a) getirdikleri ve kendi aleyhlerine sonuçlanacağından korktukları meselelerde ise, O'na başvurmadıkları anlamına gelir. Aynı şey bugünkü münafıklar için de geçerlidir. Ancak İslâm hükümlerinin kendi lehlerine hüküm vereceği durumlarda ona tâbi olurlar, aksi takdirde kendi çıkarlarına uygun düşen herhangi bir âdet, gelenek veya merciye müracaat etmekten çekinmezler.
Nisa 62- Öyleyse, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diyen Allah'a yemin ederler?
Nisa 62- Öyleyse, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diyen Allah'a yemin ederler?
Yani münafıklar yaptıkları işler ortaya çıktığında, kendileri aleyhinde bir tedbir alınmasından korkarak samimi olduklarına inanmaları için müminlere yemin ederler.
Nisa 63- İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle.
Nisa 63- İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle.
Nisa 64- Biz peygamberlerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve peygamber de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.
Bu ayet bir peygamber'in konumunu açıkça ortaya koyar: Allah, rasûllerini, sadece insanlar, peygamberliğini kabul etsinler, daha sonra da başkalarına tâbi olsunlar diye göndermemiştir. Peygamber gönderilmesinin tek amacı, onun getirdiği hayat tarzına uyulup diğerlerinin reddedilmesi ve yalnızca O'nun Allah'tan getirdiği emirlere uyulup, diğerlerinin terk edilmesidir. Eğer bir kimse peygambere yukarıdaki anlamda inanmıyorsa, onun peygamber olduğuna şehadet etmesinin hiçbir anlamı yoktur.
Nisa 65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı bulmaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.
Ayet 65'te verilen emir, sadece Hz. Peygamber'in (s.a) hayat süresi ile sınırlı değildir. Kıyamet gününe kadar geçerlidir. Hz. Peygamber'in (s.a) Allah'ın rehberliğiyle öğrettiği hayat tarzı, O'nun uyguladığı ve öğrettiği hüküm ve düzenlemeler, Kıyamet'e dek tek nihaî otorite olarak kalacaktır. Bir kimsenin gerçek müslüman olup olmadığını işte bu otoriteyi kabul edip etmemesi belirler. Bir hadis-i şerif'e göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: "Sizden biriniz, şehevî arzularına, benim getirdiğim Hak yol önünde boyun eğdirmedikçe mümin olduğunu iddia edemez."
Nisa 65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı bulmaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.
Ayet 65'te verilen emir, sadece Hz. Peygamber'in (s.a) hayat süresi ile sınırlı değildir. Kıyamet gününe kadar geçerlidir. Hz. Peygamber'in (s.a) Allah'ın rehberliğiyle öğrettiği hayat tarzı, O'nun uyguladığı ve öğrettiği hüküm ve düzenlemeler, Kıyamet'e dek tek nihaî otorite olarak kalacaktır. Bir kimsenin gerçek müslüman olup olmadığını işte bu otoriteyi kabul edip etmemesi belirler. Bir hadis-i şerif'e göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: "Sizden biriniz, şehevî arzularına, benim getirdiğim Hak yol önünde boyun eğdirmedikçe mümin olduğunu iddia edemez."
Ebul Ala Mevdudi
Ayrıca, "Seyyid Kutub - Fi Zılalil Kuran - Maide Suresi Tefsiri 46-50" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.