İslam öyle mükemmel bir dindir ki önce insanların can, mal, nesil, akıl ve din emniyetini sağlamak için gereken tedbirleri alır. Önce kötülüğü yapana değil, kötülüğe savaş açar. Kötülüğe giden yolları ortadan kaldırır. İnsanları doğru ahlaka ve bu doğru öğretiye davet eder. Sonra sosyal adaleti gerçekleştirerek, insanları kötülüğe sevkedici sosyal ve ekonomik nedenleri ortadan kaldırır.
Herhangi bir toplumda İslam'ın sosyal, siyasi ve ekonomik adaleti yoksa, böylesi toplumlarda İslam adına suçluya ceza vermek, İslam'ın asla kabul etmediği ve hiçbir zaman da kabul etmeyeceği apaçık bir zulümdür.
İslam, Suçludan Önce Suça Müdahale Eder
Kuranı Kerim'in zina ile ilgili ayetlerine bakıldığında mealen, "Zina etmeyin" değil "Zinaya yaklaşmayın (...)" buyrulmaktadır. Yani İslam önce zinaya giden yolları ortadan kaldırır. Zanilerle mücadele etmeden önce zinaya götüren yollarla mücadele edip gerekli tedbirleri alır. Bütün tedbirleri alıp zinaya giden sebepleri ortadan kaldırdıktan sonra da namusa uzanan eli cezalandırır.
İslam devleti olduğu söylenen bazı ülkelerde (Suudi Amerika), İslam'ın sosyal ve ekonomik adaletinden hiçbir eser yok iken İslam ceza hukuku yürürlüğe konmaktadır. Böylesi toplumlarda İslam ceza hukukunu yürürlüğe koyanlar, hiçbir şüpheniz olmasın ki İslam düşmanıdırlar. Bunların gayesi halk kitlelerini İslam'dan uzaklaştırmak ve İslam'a düşman etmektir. Çünkü İslam'ın sosyal adaletiyle karşılaşmadan, İslam'ın ceza hukukuyla yüzyüze getirilen halk kitleleri, gayet doğaldır ki böyle zannettikleri İslam'a düşman olacaklardır...
Beşeri Hukuk Sistemi İnsanları Suça Teşvik Eder
Üzerinde yaşadığımız topraklardaki heva ve hevese dayalı beşeri hukukta ise suçlara teşvik vardır. Kadının beyanı esastır kaidesi, ömür boyu nafaka gibi kanunları uygulayan sistem adeta insanlara:
“Biz sizlere hırsızlık yapmamanız, zina yapmamanız için gerekli ahlakı vermedik. Hatta biz hırsızlık yaparak size örnek olduk, zinayı biz teşvik ettik... Dolayısıyla sizler bizi örnek alarak hırsızlık yaptınız. Sizlerin alın terini ve emeğinizi biz sömürdük, sizi her türlü kötülüğe biz teşvik ettik ve işin kötüsü bizim gibi profesyonel olmadığınız için yakalanıp mahkemeye getirildiniz. Laf aramızda, biz bütün bunları biliyoruz.. Şimdi kendimizi sizlere affettirmek ve tekrar hırsızlık yaptığınızda yakalanmamanızı sağlamak İçin; yeme içme ve yatacak yer bizden olmak kaydı ile sizleri şu kadar aylık bir yüksek öğrenime mahkum ediyoruz. Nasıl hırsızlık yapılacağına, katil olup nasıl yakalanmayacağınıza dair ufkunuzu genişletecek ve hırsızlık yapıp, adam öldürüp yakalanmamanızı sağlayacak olan bu öğrenimi, hırsızlar ve katiller koğuşundaki abilerinizden öğrenecek, birbirinizin tecrübelerinden faydalanarak uzman birer hırsız ve katil olabileceksiniz!..”
"En büyük deyyus biziz! Bak biz kadınları satarak para kazanıyoruz. Sizler ise bizim sattığımız kadınlarla değil başka kadınlarla zina ettiniz... Tek suçunuz bu, yoksa zina etmekle suç işlemiş değilsiniz. Şimdi sizi belli bir süre koruma altına alacağız. Daha sonra kaldığınız yerden tecavüze devam edersiniz."
İşte birçok beşeri hukuk sisteminin, hukuk diliyle suçlulara söylediği budur. Nitekim hırsızlıktan, tecavüzden ve cinayetten bir kere yakalanan birçok insanın, daha büyük bir iştiyakla ve daha büyük bir boyutta hırsızlığa, tecavüze ve cinayete yönelmesi, bu cezalandırma mantığının pratik tezahürleri değil midir?
Şimdi bütün bunlar ortadayken beşeri sistemlerden, daha İslam'ın sosyal, siyasi ve ekonomik adaletini gerçekleştirmemişken İslam'ın cezai müeyyidelerini uygulamasını isteyenler insanların en ahmakları değil midir?
Bugün kısası isteyenler yarın eşlerine, kızlarına tecavüz edeni nefsi müdafaa için öldürürse o kısasın kendilerine uygulanmayacağından eminler mi?
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "Kandil Geceleri Bidattır, Bidat ise Dinden Sapmaktır" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.