İki hayat vardır: Dünya ve ahiret hayatı.
İki azap vardır: Dünya ve ahiret azabı.
İki mükafat vardır: Dünya ve ahiret mükafatı.
Bir üçüncüsünü iddia etmek, her gün namazda 40 defa okunan "Din gününün sahibi Allah'tır" mealindeki ayete muhalefet etmektir.
Kabir Azabına Hangi Ayetler Delil Getiriliyor?
Kabir azabı için delil getirilen ayetleri inceleyelim:
Bu ayette “Firavun kabirde sabah-akşam ateşe sokulur” diye bir ibare yoktur. İnsanların, "sabah-akşam ateşe sunulur" mealindeki ifadeden kabir azabını anlamaları sadece bir zandan ve yorumdan ibarettir. Zan ve yorum ise hakikat karşısında bir anlam ifade etmez. Biz ayeti değil, ayetin kabir azabına işaret ettiğini iddia edenlerin görüşlerini reddediyoruz.
“Sonra Allah o mümini onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun’un yakınlarını ise, azabın kötüsü; ateş kuşattı. Onlar, Sabah- Akşam (sürekli olarak) ateşe arz olunurlar. Kıyamet kopacağı gün ise: “Firavun’un yakınlarını azabın en şiddetlisine sokun!” (Mümin 45-46)
Bu ayette “Firavun kabirde sabah-akşam ateşe sokulur” diye bir ibare yoktur. İnsanların, "sabah-akşam ateşe sunulur" mealindeki ifadeden kabir azabını anlamaları sadece bir zandan ve yorumdan ibarettir. Zan ve yorum ise hakikat karşısında bir anlam ifade etmez. Biz ayeti değil, ayetin kabir azabına işaret ettiğini iddia edenlerin görüşlerini reddediyoruz.
Kuranı Kerim'de Kabirle İlgili Hangi Ayetler Geçiyor?
Kabirle ilgili Kuranı Kerim'de geçen ayetler çok açıktır:
“Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resûlünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler." (Tevbe 84)
“Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.” (Fatır 22)
“Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. (İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân'ın vâdettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.” (Yasin 51-52)
“Gözleri ‘zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki ‘yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.” (Kamer 7)
“Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirlerdekilerden (onların dirilmesinden) ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmişlerdir.” (Mümtehine 13)
“Kabirlerinden koşarcasına çıkarılacakları gün, sanki onlar dikili birşeye yönelmiş gibidirler. Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde.İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!" (Mearic 43-44)
“Sonra onu öldürdü, böylece kabre gömdürdü.” (Abese 21)
“Ve kabirlerin içi ‘deşilip dışa atıldığı' zaman;” (İnfitar 4)
“Evet, bilir misin? Nedir acaba o ceza günü?” (İnfitar 18)
“İçinde bulunanları atıp boşaldığı,” (İnşikak 4)
“Yine de bilmeyecek mi? Kabirlerde olanların ‘deşilip dışa atıldığı,'” (Adiyat 9)
“Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.” (Tekasür 1-2)
Kabirle ilgili bu kadar açık ayetlere rağmen kabir azabına delil getirilen ayette kabirden bahsedilmemesi, o ayetin kabir azabıyla ilgisinin olmadığını ortaya koymaktadır.
Sabah-akşam ifadeleri devamlılıktan, süreklilikten kinayedir. Gece-gündüz ifadeleri de aynı. Başka ayetlerden örnekler bulabilirsiniz...
Bu azab şu şekilde olacaktır: Onlar sabah akşam cehennem ateşi ile karşı karşıya getirilerek kıyamet günü uğrayacakları azap kendilerine gösterilecek, kıyamet günü ise gösterilen azabı kat ve kat tadacaklardır. Çünkü bir şeyi görmek ile tatmak arasında büyük farklar vardır. Bu da kabirde değil, Allah katındaki ruhlarla alakalıdır.
Kıyametten sonra ise asıl cezayı görecek ve ateşe atılacaklardır. Yani, onlar boğulduktan sonra, kıyamet gününe kadar geçecek süre içinde sabah akşam o ateş kendilerine gösterilecektir. Ancak bu azab sadece Firavun ve kavmine mahsus olmayıp, tüm kafirler, kıyamete kadar aynı muameleye tabi tutulacaklardır. Allah'ın salih kullarına ise, kıyametten sonra da kendilerini bekleyen o güzel cennet manzaraları sabah akşam gösterilecektir.
Meryem suresi 62. ayeti ele alalım:
"Onlar orada boş bir söz işitmezler. Ancak “Selam [sağlık, esenlik, mutluluk]!” işitirler. Orada onlar için sabah-akşam (her zaman) rızıkları da vardır."
Buradaki sabah-akşam ifadeleri devamlı-sürekli demektir. Yoksa cennette sabah akşam sadece iki öğün rızık verilir demek değildir. Çünkü öldükten ve diriltildikten sonra sabah-akşam-gece diye bir şey yoktur. Zaman bu dünyada geçerlidir.
Mümin suresinin 46. ayetinin önünü ve sonrasını okursak meselenin kabir azabı ile ilgisinin olmadığı anlaşılır. Zira ayetin birinci kısmı, 45. ayetin manaca devamıdır. Bedel veya Atf-u Beyan’la 45. ayette -mealen- geçen “Kötü azabın” ne olduğunu açıklamaktadır. Hatta 45. ayet ile 46. ayet tek bir bütün halinde meallendirilirse daha iyi anlaşılırlar.
Mesela:
"Sonra Allah o mü’mini onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun’un yakınlarını ise, azabın kötüsü; ateş kuşattı. Onlar sürekli olarak ateşe arz olunurlar. Kıyâmet kopacağı gün ise: “Firavun’un yakınlarını azabın en şiddetlisine sokun!” (Mümin 45-46)
Aslında esas konuyu anlayabilmek için pasajın tümünü ele almak ve bu ayetleri de bu ayetlerin bütünlüğü içerisinde değerlendirmek gerekir. Pasajın tamamı mealen şöyledir:
"Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların." (Ali İmran 56)
"Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor." (Tevbe 55)
"(...) Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı." (Tevbe 74)
"Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse de yoktur." (Rad 34)
Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Ahiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler. Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe davet ediyorken ben sizi kurtuluşa davet ediyorum! Siz, beni, Allah’a inanmamaya ve benim için hiç bilgi olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah’a davet ediyorum. Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni kendisine davet ettiğiniz şey, dünya ve âhirette kendisine bir çağrı olmayan şeydir. Ve şüphesiz dönüşümüz Allah’adır. Ve şüphesiz sınırı aşanlar, cehennem ashâbının ta kendileridir. Artık siz benim, sizin için söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ve ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını en iyi görendir” dedi. (Mümin 38-44)
"Sonra Allah o mümini onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun’un yakınlarını ise, azabın kötüsü; ateş kuşattı. Onlar sürekli olarak ateşe arz olunurlar. Kıyamet kopacağı gün ise: “Firavun’un yakınlarını azabın en şiddetlisine sokun!” (Mümin 45-46)
"Ve onlar, ateş içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: 'Şüphesiz bizler size uyan kimseler idik. Şimdi siz bizden, ateşten bir bölümü savabiliyor musunuz?' derler." (Mümin 47)
"Büyüklük taslayanlar: 'Şüphesiz hep onun içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında hükmünü vermiştir' dediler." (Mümin 48)
"Ve ateş içindeki kimseler, cehennem bekçilerine: 'Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azaptan biraz hafifletsin' dediler." (Mümin 49)
"Bekçiler: 'Size elçileriniz açık kanıtları getirmediler miydi?' diye sorarlar. Onlar: 'Evet, getirmişlerdi' derler. Bekçiler: 'Öyle ise kendiniz yakarın' derler. Allah’ın ilahlığını ve rabliğini örtenlerin yakarması sadece şaşkınlıktadır/boşa çıkmıştır." (Mümin 50)
Bu pasajda “ateşe çağırmak”, “ateşten korumak” ifadelerini gördük. Nedir bu "ateşe çağırmak"? Ateşe nasıl çağrılır? Önce işte bu hususlar üzerinde biraz düşünelim. Firavun ve avanesi insanları ateşe nasıl çağırırlar? “Haydi cehenneme, Haydi cehenneme! Haydi ateşe! Haydi ateşe!” diye anons ederek mi? Yoksa cehenneme girmeye neden olacak küfre/şirke yönlendirerek mi?
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "Kabir Azabı Konusunun Ayetlerle İncelenmesi" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.