Kabir Azabı Konusunun Ayetlerle İncelenmesi

kabir-azabi-konusunun-ayetlerle-incelenmesi-akide-org


Kuran'ın yüzlerce ayetine göre değil kabir azabı, kabir hayatı diye bir şey de söz konusu değildir. Kuran'a göre dünya hayatındaki cezalandırma ve kıyametten sonraki (sadece ve sadece) cehennem azabı vardır. Bu konuda o kadar çok ayet var ki hangisini ele alacağımızı şaşırıyoruz...

"Dünya hayatında onlara azap vardır. Ahiret azabı ise daha şiddetlidir(...)" (Rad 34)


"Bundan dolayı biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde soğuk bir rüzgar gönderdik. Ahiret azabı elbette daha çok rüsvay edicidir. Onlara yardım da edilmez" (Fussilet 16)


"İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür(...)" (Kalem 33)


"(...) Cehenneme girecek olanlara melekler şöyle derler. "Size içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden Resuller gelmedi mi (...)" (Zümer 71)


"Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa! onun bekçileri onlara: Size (bu azap ile) korkutucu (bir Resul) gelmedi mi? diye sorarlar" (Mülk 8)


Yukarıdaki ayetlere göre, eğer cehennem azabından başka bir azab olsaydı, Allah'ın elçileri ona karşı da kavimlerini uyarmaları gerekirdi. Ayetlerde sadece cehennem azabından söz edilmektedir.

"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır. O gün her ümmeti diz üstü çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağırılır.( onlara şöyle denir) Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksanız" (Casiye 27-28)


Bu ayetler batıla sapan müşriklerin daha önce değil, "kıyametin kopacağı gün" hüsrana uğrayacaklarını açık bir şekilde ifade etmektedir.

Aynı şekilde Yüce Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor:

"Onlar düşünmezlermi ki, büyük bir günde (hesap vermek için) diriltilecekler! Öyle bir gün ki, insanlar o gün de âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır" (Mutaffifin 4-6)


Demek oluyor ki kıyamet saatinin öncesinde, yani kıyamet kopmadan önce bir korku, panik, cezalandırma, sorgu, hesap, kitap ve azap diye bir şey mevcut değildir. Bu konuda en dikkat çekici ayetler şunlardır:

"İnkar edenler, kesinlikle (öldükten sonra) diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. Deki: Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz. Sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. (...)" (Teğabun 7)


Yukarıdaki ayette "(...) mutlaka diriltileceksiniz. Sonra yaptıklarınız size haber verilecektir (...)" mealindeki cümle çok önemlidir. Yani dirilişten önce hiçbir şey yoktur.

"Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka odur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka odur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah herşeyi bilendir" (Mücadele 7)


Yukarıdaki ayette hesap ve azabın dirilişten sonra olacağı hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konmuştur. Çünkü ayette mealen "...Sonra kıyamet günü yaptıkları onlara haber verilecektir..." buyrulmaktadır.

Kuran'ın yüzlerce ayetinde Yüce Allah insanları sadece ahiretteki cehennem azabından sakındırmaktadır. Bu konuda ayetlerin gösterdiği önemli bir gerçek de mealen şudur:

"Kıyamet koptuğu gün günahkarlar, ancak pek kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler (...)" (Rum 55)


Eğer kabir azabı olsaydı, zaman geçmez ve bir gün bir asır olurdu.

"(...) Dünyada pek kısa kaldıklarına dair yemin ederler (...)"

Çünkü Rum suresi 55. ayetinden sonra gelen ayet bunu ortaya koymaktadır:

"Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: Andolsun ki siz, Allah'ın yazgısında hükmedildiği gibi yeniden dirilme gününe kadar kaldınız (...)" (Rum 56)


Hiçbir insan dünyada yeniden dirilme gününe kadar kalmaz...

Çünkü kabir azabının olmadığı ile ilgili bine yakın ayet vardır.

Konu ile ilgili şu ayetlere bir göz atalım:

"Sonra, mutlaka siz, bunun ardından elbette öleceksiniz. Sonra da şüphesiz, sizler kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz" (Müminun 15-16)


Yukarıdaki ayette görüldüğü gibi "ölmek ve dirilmek var" bunun ortasında olacak hiçbir şeyden söz edilmez.

"(...) Sonunda Allah' da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavanda tepelerine çöktü. Bu Azap onlara fark edemedikleri bir yerden gelmişti. Sonra kıyamet gününde Allah onları rezil eder ve der ki (...)" (Nahl 26-27)


Yukarıdaki ayette kafirlerin dünya hayatındaki azaplarından hemen sonra kıyamet gününe geçiş yapılmıştır.

"Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleri ile tanışırlar (...)" (Yunus 45)


"Allah onları, sanki günün ancak bir saati, aralarında tanışacak kadar kaldıktan sonra diriltip toplayacağı gün (...)" (Yunus 45)


"İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şey olmayan kimselerdir (...)" (Hud 16)


Yukarıdaki ayetlerde açık olarak görünüyor ki Kuranı Mübin kabir hayatı ile ilgili hiçbir şey görmez. Dünya hayatından, yani ölümün hemen ardından kıyameti, ahiretin hesap ve azabını başlatır.

Şu soru çok önemlidir:

Neden ahiretteki cehennem azabını anlatan yüzlerce ayete mukabil bir tane kabir azabını anlatan ve açıklayan ayet yoktur?

Cehennem azabının Kuran'da bu derece geniş anlatılmasının sebebi azabın ciddi ve sakınılması gereken bir şey olduğunu ortaya koymak içindir.

"(...)Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar (ateşe nasıl sabredecekler)" (Bakara 175)


Ayette, azap ciddi bir iştir, kendinizi koruyun demek istenmiştir. Yani kabir azabı olsaydı onu anlatan onlarca ayet olması gerekirdi...

(Ey Müşrikler!) Sizde ondan başka dilediğinize kulluk edin! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini hüsrana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır.

Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da öyle tabakalar vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Kendinizi koruyun" (Zümer 15-16)


Allah'ın kitabında birçok konu hakkında ayrıntıya varacak açıklamalar yer alırken kabir azabı hakkında en ufak bir işaretin bulunmaması kabir azabının olmadığını gösterir.

Ashab-ı Kehf'in mağarada üç yüz dokuz yıl kaldıktan sonra uyandırılmalarının hikmet ve sebebi de öldükten sonra dirilmenin mümkün olduğunu ve kabirde pek kısa bir zaman kalınacağını ortaya koymak içindir.

Yine Bakara suresi 259. ayetindeki kıssada kabir hayatının "bir yiyeceğin ve içeceğin bozulmama müddeti" kadar olduğu veciz bir şekilde ortaya konmaktadır. Dolayısıyla berzah aleminde Adem (a.s) döneminde ölen ile kıyametin son anında ölen arasında zaman açısından fark bulunmamaktadır. Zaman dünya hayatında yaşayanlar için vardır, kabirde zaman diye bir şey söz konusu değildir.

Karakolda hesap, kitap, mahkeme ve cezalandırma olmaz. Aslında bizim bir gecelik uykumuz kabir hayatı ve uykusundan çok uzundur. Ölen her insan hangi zamanda ölmüş olursa olsun kabirde çok kısa bir zaman dilimi kaldıktan sonra kıyamet kopacaktır.

(bkz. Naziat 46; Ahkaf 35; Yasin 51-52-53; Rum 55-56; İsra 52)

Kuran'ın kabir uykusu için kullandığı "bir saat" kavramı, Araplar arasında "bir an" anlamına gelmekteydi.

Yasin suresi 52. ayetinde geçen "Eyvah eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? (...)" mealindeki cümle dikkat çekicidir. Kabir azabı olmuş olsaydı "bizi kabrimizden kim kaldırdı?" demezlerdi. Azap gördüklerinin bilincinde olurlardı.

Kabir Azabına Delil Getirilen Ayet


Kabir azabının var olduğunu iddia edenlerin dayandıkları tek bir ayet vardır. Onun da kabir ile ilgisi yoktur:

"Onlar sabah akşamı ateşe arz olunurlar. Kıyametin kopacağı gün de Firavun ailesini azabın en çetinine sokun denilecek" (Mümin 46)


Firavun'un ailesi hakkında olan bu ayetin Kuran'ın bağlam ve bütünlüğü esas alınarak şu ayetlerle birlikte değerlendirilmesi gerekir:

"Andolsun ki Musa'yı da âyetlerimizle ve apaçık delille Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri doğru değildi. Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları çekip ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü yerdir! Onlar burada da (dünyada) kıyamet gününde de lânete uğratıldılar. Onlara verilen bu armağan ne kötü armağandır" (Hud 96-99)


İkinci ayet şöyledir.

"Biz de onu ve ordusunu yakalayıp denize atıverdik. Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu. Onları ateşe çağıran öncüler kıldık, kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir. Bu dünyada arkalarına lânet taktık. Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır" (Kasas 40-42)


Dolayısıyla Mümin suresi 46. ayetinde bahsedilen "sabah akşam ateşe arzolunmak" kabir azabı değil, peşlerine takılan lanet, beddua, kötü anılma ve kıyamet günü uğrayacakları azabın gösterilmesidir. Gerçek budur.

Kıyamet saatinden önce -yani cehennem azabından başka- hiçbir azabın olmadığı ile alakalı sure ve ayetler:

(Mürselat suresi, Kıyame suresi, Zilzal suresi, Tekvir suresi, İnfitar suresi, Mutaffifin suresi, İnşikak suresi, Karia suresi, Naziat-34-46, Abese-33-42, Kaf 20-30)

Özellikle Zümer suresinin 68-75 ayetleri bu konuda çok önemlidir.

Çünkü kıyamet saatini sura üflemenin başlangıcından, cennet ve cehenneme varıncaya kadar olayları özetliyor.

Yasin suresi 51-65 ile Kaf suresi 20-30 ayetleri de böyledir.

Kuranı Kerim'e Ön Yargılarla Yaklaşanlar  


Önyargı ile yaklaşan birine, Kuran kendisinden hiçbir şey nasip etmez. Çünkü Kuran kendisiyle birlikte bir ortak ve rakip kabul etmez.

Şia ve Ehli Sünnet anlayışı cehaletin eyleme geçmiş hali gibidir. Onlar Kuran'a kulak asmaz, rivayetlerin bataklığında debelenip dururlar. Ehli sünnet ve Şia'nın kaynakları olan Buhari, Müslim, Kafi, Meclisi, Kuran'ın dengi olamazlar. Onlar tahrif edilmiş Tevrat ve İncil'in dengi bile olamazlar.

Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, "D(H)iyanet Şebekesi Reddedilmeden Müslüman Olunmaz" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski