Hz.İsa'nın Ölümü ve Yeryüzüne İnmesi Meselesi

hz-isanin-olumu-ve-yeryuzune-inmesi-meselesi-akide-org


Öncelikle Kuran’da Hz. İsa’nın ölümünün nasıl anlatıldığı üzerinde duralım ve yanlış yorumlanan ayetleri gözden geçirelim.

Bütün peygamberler ölümlüdür. İsa peygamber dahil olmak üzere...

“Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir." (Zümer 30)


“Senden önce hiç bir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?" (Enbiya 34)


“Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya 35)


(İsa peygamber): “(...) Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici sen oldun. (...)" (Maide 117)

Kuran'da Hz. İsa'nın Vefatını Bildiren Ayetler


1- Kuran’daki iki ayette Hz. İsa’nın vefat ettiği açıkça bildirilir:

“Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiç bir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) ‘Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.’ Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde (tevefa), üzerlerindeki gözetleyici Sen’din. Sen her şeyin üzerine şahid olansın.” (Maide 117)


“ALLAH İsa’ya şöyle demişti: “Senin dünyadaki hayatına son vereceğim ve kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtaracağım ve sana uyanları Diriliş Gününe kadar inkar edenlerin üzerinde tutacağım. Sonra, dönüşünüz banadır ve anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda ben hüküm vereceğim.” (Ali İmran 55)


"Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün de." (Meryem 33)


Bazı kimseler “Burada geçen ölüm, tekrar dünyaya geldikten sonraki ölümdür” demektedirler. Bu iddia da yanlıştır. Çünkü aynı ifadeler Yahya peygamber için de kullanılmaktadır.

“Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona (Yahya’ya) selam olsun!” (Meryem 15)


Eğer İsa dünyaya gelecekse bu durumda Yahya da kıyametten önce tekrar dünyaya gelecek demektir.

Bu ayetlerde Hz. İsa’nın vefat (teveffa) ettiği açıkça vurgulanmaktadır. Teveffa ( توفىَ ) kelimesi “canın alınması” anlamına gelir. Kuran’da bu kelime 25 yerde geçer. Bu kelimenin geçtiği ayetler şöyledir:

"Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı (teveffâhumul) kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: 'Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)' Onlar da, 'Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik' derler. Melekler, 'Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!' derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir." (Nisa 97)


“(...) Sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun canını hiç vakit geçirmeden alırlar.(mevtu teveffethu)” (Enam 61)


"Melekler canlarını alırken nasıl da (pişmanlık içinde) yüzlerine ve sırtlarına vururlar?" (Muhammed 27)


"(...) Aralarında bulunduğum sürece onlara tanıktım. Canımı aldıktan sonra ise sen onların üzerine gözetleyici oldun. Sen her şeye tanıksın.” (Maide 117)


"Onlar ki, nefislerine zulmedip dururlarken melekler canlarını alır. (...)" (Nahl 28)


"İyi durumdayken melekler canlarını almaya geldiklerinde (...)" (Nahl 32)


"Onlara söz verdiklerimizin bir kısmını sana göstersek de veya canını alsak da (...)" (Yunus 46)


"Onlara söz verilenlerin bir kısmını sana göstersek de, senin canını alsak da (...)" (Rad 40)


"(...) ondan önce hayatına son versek de, onlar bize döndürüleceklerdir." (Mümin 77)


"İnkar edenlerin canlarını melekler alırken bir görseydin! (...)" (Enfal 50)


"(...) Ben ancak, sizin canınızı alan (yeteveffâkum) Allah’a taparım. İnananlardan olmakla emrolundum.” (Yunus 104)


"Ve sizi Allah yarattı, sonra da yaşamınıza son verir (...)" (yeteveffâkum) (Nahl 70)


"De ki: Üzerinize görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak ve sonra Rabbinize döndürüleceksiniz." (Secde 11)


"Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin. Tanıklık ederlerse, onları, ölünceye veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun." (Nisa 15)


"(...) Elçilerimiz kendilerine gelip canlarını alırken (...)" (Araf 37)


“Rabbimiz, biz, ‘Rabbinize inanın’ diye imana çağıran bir davetçiyi işittik ve inandık. Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve iyi kişiler olarak canımızı al." (Ali İmran 193)


“Rabbim, sen bana hükümranlık verdin ve rüyaların yorumunu öğrettin. Yeri ve göğü ayırarak yaratansın. Dünya ve ahirette sensin benim Velim (sahibim). Canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” (Yusuf 101)


"(...) Kiminizin hayatına son verilir (...)" (Hac 5)


"(...) Sizden bazılarının canı daha erken alınır. (...)" (Mümin 67)


"İçinizden ölen erkeklerin geride bıraktığı eşleri (...)" (Bakara 234)


"Ölüp de geriye eşler bırakan erkekleriniz (...)" (Bakara 240)


"Allah İsa’ya şöyle demişti: “Senin dünyadaki hayatına son vereceğim ve kendime yükselteceğim (...)" (Ali İmran 55)


Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi teveffa kelimesinin anlamı “canın alınması”dır. Bunlar dışında teveffa kelimesinin geçtiği iki ayet daha vardır. Bunlarda da yine teveffa kelimesi canın alınması anlamında kullanılır. Ama bunun istisnası vardır ve ayette de bu durum belirtilir. Uyku ile ilgili ayetler şöyledir:

"Allah ölüm anında nefsi (bilinci) alır; ölmeyenleri de uyku anında… Hakkında ölüm kararı verdiklerini tutar ve diğerlerini de belli bir süreye kadar salıp gönderir. Düşünen bir topluluk için bunda dersler ve işaretler vardır." (Zümer 42)


"O’dur, geceleyin sizi öldüren, gündüzün ne işlediğinizi bilen, belli yaşam süresi dolsun diye gündüzleyin sizi dirilten… Sonra dönüşünüz O’nadır ve yaptıklarınızı size haber verecektir." (Enam 60)


Bu ayetlerde geçen ifade de teveffadır. İnsanların uykusunda da canlarının alındığı bildirilir. Uykuda olanların canları uyanınca verilmektedir. Ayette uykudaki ölümün istisnası belirtilmiş ve canın daha sonra verildiği açıklanmıştır. Buradaki istisna durumuna dayanarak tüm teveffa kelimelerinin uyku olduğunu iddia etmek son derece yanlıştır. Çünkü diğer teveffa geçen ayetlerde uyku durumunda olduğu gibi canın geri verildiğinden kesinlikle söz edilmez.

Hz. İsa ile ilgili ayetlere tekrar bakılırsa, onun canının alındığı bildirilmekte ve daha sonra verileceği yönünde hiçbir ifade bulunmamaktadır. Onun uykudaki gibi olduğunu iddia etmek sadece konuyu çarpıtmaktan öteye gitmeyen bir çabadır. Eğer Hz. İsa ile ilgili ayetlerdeki “vefat ettirme” ifadesini uyku olarak kabul edeceksek, diğerlerini de böyle kabul etmemiz gerekir. Çünkü aynı kelime, aynı şekilde, farklı yerlerde kullanılmaktadır. Örneğin: “Kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken melekler (...)” (Nisa 97) Bu ayette geçen ifadeden hareketle bu zulmedenler de uyku halinde midir? Onlar da Hz. İsa gibi geri mi döneceklerdir? Onların Hz. İsa’dan farkı nedir? Bu ve buna benzer sorular hep cevapsız kalacaktır.

Ayette olan ifade Hz. İsa’nın açıkça öldüğüdür. Bunun ötesinde tekrar ruhunun verileceğine dair uyku ile ilgili ayetlerde olduğu gibi hiçbir açıklama yoktur...

Örneğin peygamberimizin vefat ettirilmesiyle ilgili bir ayette de aynı teveffa kelimesi geçer:

"Onlara söz verilenlerin bir kısmını sana göstersek de, senin canını alsak (teveffa) da (...)" (Rad 40)


Bu ayetteki hitap Hz. Muhammed’edir. Eğer vefat kelimesi uyku gibi kabul edilirse, buradan yola çıkarak Hz. Muhammed’in de bir gün döneceği iddia edilebilir. Bu ne kadar saçma bir iddia ise Hz. İsa’nın gelişini yukarıdaki ayetlere dayanarak iddia etmek de aynı ölçüde yanlıştır.

2-Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne döneceği iddiasında bulunanların buna delil göstermeye çalıştıkları ayetlerden birisi mealen şöyledir:

"Hani Allah, İsa’ya demişti ki: “Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." (Ali İmran 55)


Bu ayette mealen geçen “(...) sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. (...)” ifadesinden yola çıkarak, sözde Hz. İsa’nın tekrar geleceğinin Kuran’da bildirildiği iddiasında bulunulmaktadır. Bu senaryoya göre Hz. İsa yeryüzüne dönecek ve dünya hakimiyetini kendisine inananlarla beraber kuracaktır. Oysa bu tamamen Kuran’da anlatılmayan, vehme dayalı bir senaryodur.

Bu ayetin hiçbir yerinde Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar gelişinden söz edilmemektedir. Hz. İsa’ya uyanlar kıyamete kadar insanların üstüne geçecektir. Bu ayette vaat edilen budur. Yoksa Hz. İsa gelecek, sonra tüm insanları birleştirecek ve insanların üstüne önder olacak gibi bir mantık ayette kesinlikle yoktur. Burada ayetin anlamı kaydırılarak Kuran’da bildirilmeyen bir şeyi söylemek ve böyle bir sonuç çıkarmak yanlış bir yaklaşımdır.

Burada kastedilen Hz. İsa’ya iman edenler, yani Müslümanlardır. Müslümanlar ona bir peygamber olarak iman ederler. Müslümanların dünyada bir düzen kuracakları açıklanmaktadır. Bunun için Hz. İsa’nın gelişi gibi bir ön şart yoktur.

3-Bu konuyla ilgili olarak kullanılan diğer bir ayet de mealen şöyledir:

"And olsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır." (Nisa Suresi 159)


Bu ayette de dikkat edilirse, yine Hz. İsa gelecek diye bir anlam ya da ima yoktur. Sadece Kitap ehlinden olanların ölmeden önce ona inanacaklarını bizlere bildirmektedir. Bu ayetten yola çıkarak "Kitap ehlinin ölmeden önce Hz. İsa’ya inanması ancak onun gelmesiyle olur, öyle ise Hz. İsa gelecektir" gibi yorumlar yapmak yanlıştır. Burada ayette olmayan bir şart ortaya atılmış ve açıkça ayetin anlamı çarpıtılmıştır.

Bir kere ayette Kitap ehlinden olanların kıyamete yakın bir zamanda Hz. İsa’ya iman edeceklerine dair bir ifade yoktur. Bu ayette tüm Kitap ehli kastedilmektedir. Ayrıca ölümlerinden önce Kitap ehlinin iman etmeleri için Hz. İsa’yı görmeleri gibi bir şart da ayete göre söz konusu değildir. Hz. İsa’nın sağlığında bile onu görüp kitap ehlinden iman etmeyen birçok kişi olmuş ve hatta onu öldürmeye bile kalkmışlardır.

"Bu olsa olsa böyle olur" mantığıyla bu sonuç çıkarılmış, Kuran’da bildirilenin dışında ön yargıyla ulaşılmış bir iddiada bulunulmuştur.


Nisa 159. Ayetin Devamında Ortaya Çıkan Gerçek


Ayrıca ayetin devamı dikkatli okunduğunda çok önemli bir gerçek ortaya çıkacaktır: Hz. İsa ölümlerinden önce kendisine iman edenlerin hakkında kıyamet günü aleyhlerinde şahitlik yapacaktır. Bu ayetin Arapça metninde “aleyhim”( عليهم) ifadesi geçmektedir. “Aleyhim” kelimesinin “onların üzerine” veya “aleyhlerine” anlamları vardır. Bu kelime şahitlik yapmak fiiliyle kullanıldığında bu şahitliğin olumsuz olduğu yani aleyhlerine olduğu anlaşılmaktadır. Kuran'da bu iki kelimenin geçtiği ayetlere bakıldığında bu anlaşılacaktır.

Örneğin:

"Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir." (Fussilet 20)


Ayetin devamıyla düşünüldüğünde kitap ehlinde ölümlerinden önce Hz. İsa’ya iman edenlerin imanının makbul bir iman olmadığı anlaşılmaktadır. Aksine Hz. İsa onların aleyhlerine şahitlik yapacaktır. Bu iman Firavun’un imanı gibi kabul edilmeyen bir imandır. Üstelik burada söz edilen kitap ehli, kıyamet gününe yakın olanlar değil Hz. İsa’dan sonra yaşayan tüm kitap ehlini kapsar. Bunların hepsi ölümlerinden önce Hz. İsa’nın Allah’ın elçisi olduğuna iman etmektedirler. Fakat ölüm anından önce olan bu iman, makbul bir iman değildir. Hesap günü İsa onlardan şikayetçi olacaktır. Yukarıdaki ayetin önce ve sonrası okunduğunda burada kitap ehlinden Yahudilerin eleştirildiği görülecektir.

Şimdi ayetin başına dönersek, bu ayetin neresinde "Hz. İsa tekrar yeryüzüne gelecek" şeklinde bir anlatım ya da ima vardır? Neye dayanarak böyle bir sonuç çıkarılmaktadır? Görüleceği gibi bu iddia sadece bir vehimdir ve bu yanlış yorumlar Kuran’a ait değildir.

4- Zuhruf suresindeki bir başka ayet de yine anlamı dışında Hz. İsa’nın gelişiyle ilgili kullanılmaya çalışılmaktadır. Ayet mealen şöyledir:

"Şüphesiz o, saat için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur." (Zuhruf 61)


Bu ayette "o" ifadesinin Hz. İsa olduğunu söyleyip, onun kıyamet saati için bir ilim olması için ancak kıyametten önceki gelişinin söz konusu olabileceği iddia edilmektedir.

Bu ayette geçen “o “ zamiri hakkında iki farklı görüş var: Biri “o “zamirinin Kuran’ı işaret ettiği, diğeri ise ”o” zamirinin Hz. İsa’yı işaret ettiğidir. “O” zamirinin Hz. İsa’yı işaret ettiğini kabul etsek bile, ayetin direkt anlamından Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne gelişini söyleyen ya da işaret eden bir ifade bulunmadığı görülecektir. Bu ayette de diğerlerinde olduğu gibi bir ön kabul yapılıyor ve "Hz. İsa’nın kıyamet için bir ilim olması için ancak kıyametten önceki gelişi söz konusu olabilir" denilmektedir.

Örneğin bir başka Kuran ayetinde “kıyamet yaklaştı“ şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Günümüzden 14 asır önce de Kuran’ı okuyan bir kişi bu ayetle karşılaştığında kıyametin yaklaştığını okumaktaydı. Fakat aradan 1450 yıla yakın bir zaman geçmiştir ve hala kıyamet kopmamıştır, fakat kıyamet bize yakındır. İnsanlık tarihine göre yaşanan zaman ayetin ifadesiyle kıyamete yakın bir zamandır. Ama kıyametin kopması daha asırlarca sürebilir veya yarın da kopabilir.

Bunun gibi, ayetin ifadesiyle, Hz. İsa kıyamet için bir ilimdir. Yani Hz. İsa ile ilgili bir şey kıyametin saatinin bilgisini verecektir. Fakat ayette Hz. İsa’dan hemen sonra kıyamet kopacak gibi bir anlatım yoktur.

5- Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne döneceğini bir an için kabul edelim. Bu durumda yaptığımız kabul Kuran’daki ayetlerle açıkça çelişecektir.

Hz. İsa kendisine kitap verilmiş bir nebidir. Eğer ikinci sefer gelecekse yine nebi olacaktır. Onun ikinci gelişinde nebi olmayacağının iddia edilmesi açık bir saptırmadır. Kuran’da Hz. İsa’nın nebiliğini ortadan kaldıran hiçbir ayet yoktur. Fakat yine Kuran ayetinde Hz. Muhammed’in nebilerin sonuncusu olduğu bildirilmektedir:

"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir; ancak o, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir." (Ahzab 40)


Bu durumda Hz. İsa’nın tekrar geleceğini söylemek bu ayetle açıkça çelişir. Çünkü son nebi Hz. Muhammed’dir ve ondan sonra bir daha nebi gelmeyecektir.

6- Hz. İsa’nın tekrar geleceğini iddia edenlerin, kendi görüşleri doğrultusunda kullanmaya çalıştığı ayetlerden birisi de mealen şöyledir:

"Ve: Biz, Allah’ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara öldürdükleri zannettirildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler." (Nisa 157)


Bu ayette geçen mealen “(...) onu öldürmediler ve onu asmadılar (...)” ifadesinden yola çıkarak Hz. İsa’nın öldürülmediği ve asılmadığı, dolayısıyla hala canlı olduğu ve tekrar yeryüzüne döndürüleceği iddia edilmektedir.

Oysa ayet önyargılardan sıyrılarak okunduğunda böyle bir anlatımın olmadığı açıkça anlaşılacaktır. Burada söylenen şey, Hz. İsa’yı öldürmeye çalışan kişilerin onu öldüremediği ve asamadığıdır. Yani inkarcılar Hz. İsa’ya bir zarar verememişlerdir. Fakat bu Hz. İsa’nın vefat etmediği ve tekrar yeryüzüne gönderileceği anlamına gelmez. Örneğin: Müşrikler Hz. Muhammed’i ne öldürebildiler ne de asabildiler. Böyle olması Hz. Muhammed’in ölmediği anlamına gelmez. Hz. Muhammed başka bir vesile ile vefat etmiştir. Yukarıdaki ayette de Hz. İsa’nın inkarcılar tarafından öldürülmediği vurgulanmaktadır. Fakat başka bir vesile ile Allah onu vefat ettirmiş ve kendi katına yükseltmiştir. Dolayısıyla da bu ayetteki ifadelerde ne Hz. İsa’nın vefat etmediği gibi bir anlam vardır ne de tekrar yeryüzüne döneceğine dair bir anlatım mevcuttur.

Sonuç: Temel olarak, Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşüne delil olarak gösterilmeye çalışılan ayetler bunlardır. Görüldüğü gibi ayetlerde bildirilen Hz. İsa’nın öldüğüdür. Bunun ötesinde hiçbir ayette tekrar yeryüzüne döneceğine dair bir ifade yoktur.

Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşü iddiası Kuran’a dayalı bir düşünce değildir. Bu düşünce Hristiyan etkisiyle uydurulmuş hadisler vasıtasıyla İslam dinine geçmiştir. Günümüzde de bu konuyu suistimal etmek isteyen kişiler tarafından kullanılmaktadır. Bu suistimallere karşı gösterilecek en iyi tavır, olayları hep Kuran’a göre değerlendirmek ve Kuran dışı bu tarz zırvaları tümüyle terk etmektir.

Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, "Sırat Köprüsü Ahirette Değil Bu Dünyadadır" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski