Hadisler Konusunda İfrat ve Tefrit

hadisler-konusunda-ifrat-ve-tefrit-akide-org

 
Allah'ın resulü, Allah'ın (haşa) dinde eksik bıraktığı, eksik kalan yerleri tamamlayan din tamamlayıcısı değil, tam ve mükemmel olan İslam dinini en mükemmel şekilde yaşayan ve insanlara örnek olan kişidir. Rasulullah (as), tevhidi esasları bildirirken davetçi, devlette devlet başkanı, orduda komutan, mahkemede kadı, evde ev reisi, namazda imam olarak kendisi de elbette konuşmuştur. Ancak onun söylediği bu sözlerin hiçbiri, tebliğ ettiği tevhid ilkesine ve ahlak edindiği Kuran’a aykırı değildir. Eğer bir hadis kitabında geçen bir söz Kuran'a aykırı ise bu sözler, onun adına yapılan bir uydurma ve Allah'ın resülune iftiradır.

Peygamberin söylediğini duyduğumuz, yahut duymadığımız her şey can baş üstünedir. Biz onların hepsini kabul ettik, onların Allah’ın resulünün söylediği gibi olduğuna şehadet ederiz. Keza, Peygamber’in, Allah’ın nehyettiği bir şeyi emretmediğine, Allah’ın kullarına ulaştırılmasını emrettiği bir şeye de mani olmadığına şahitlik ederiz. O, hiçbir konuda Kuran'a rağmen söz söylemez, Kuran'a rağmen bir şeyi emredip nehyetmez... Yine şehadet ederiz ki o, Allah’ın söylemediği hiçbir şeyi, Allah’a isnat etmemiştir.

Peygamber Adına Yalan Uyduranlar


Kısaca peygamber asla ve asla Kuran'a aykırı hareket etmez ve Kuran'a aykırı söz söylemez.

Kuran'a rağmen peygamber adına yalan uyduranlar bunun hesabını veremeyeceklerdir.

Kütübü Sitte'de veya herhangi bir hadis kitabında "Rasulullah şöyle buyurdu" lafzıyla yazılmış olanların hepsini Rasulullah'ın sahih hadisi kabul etmek, din ve itikad binasını bunun üzerine kurmak yanlıştır. Sadece rivayetlere inanan kişiler, o hadisin herhangi bir hadis kitabında zikredilmiş olmasını yeterli görebilirler. Aynı şekilde, hadisin ravilerinin sika olup olmadığını öğrenmenin tahkik için yeterli olduğu kanaatini taşıyabilirler. O rivayetlerde bulduklarını bir inanç haline de getirebilirler, ancak bu yanlıştır...

Hadis Konusunda İki Aşırı Görüş


Hadis konusu iki aşırı görüşe neden olmuştur.

Rivayeti kutsallaştıran rivayetperest birinci grup, bir hadis kitabında söylediği ve kayıtlı olduğu için o hadise inanırlar. Kuran'ın açık hükümlerine uymayan "hadis"i bir tarafa bırakmanın daha iyi olacağını düşünmezler.

Bir hadisi peygamberin söylediğini bilerek inkar etmek başka, araştırma ve tahkik sonucunda hadisin peygambere ait olmadığını kabul etmek başkadır.

Doğrusunu Allah bilir.

Cehennemden Çıkan Müslümanlar  


İşte bir örnek:

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“…Mü’minler, Cehennem’den kurtulunca, orada kalan din kardeşlerinin kurtulması için Cenabı Hakk’a ısrarla yalvarıp yakarır, yüksek sesle dua ederler. Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki; sizden hiç kimse, borçlusundan alacağını tam olarak alabilmek için, müminlerin kıyamet günü Cehennem’deki kardeşlerini kurtarmak maksadıyla Allah’a yalvarmasından daha büyük bir hırsla mücadele edemez. Onlar:

'Ey Rabbimiz! (Cehennem’de kalan kardeşlerimiz) bizimle bir­likte oruç tutar, namaz kılar ve haccederlerdi!' diye ısrarla niyazda bulunurlar.”

Kuran'ın hiçbir ayetinde kıyamet günü dua yapılacağından ve kabul edileceğinden bahsetmez. Dua dünyada iken yapılır. Peygamber de Kuran'a aykırı konuşmaz. Rabbimiz oruç tutanları, namaz kılanları ve hac edenleri bilmiyor mu, amel defterlerinde yazmıyor mu ki güya Allah'a hatırlatıyorlar?

Manzarayı görüyorsunuz... Allah önce cehenneme atıyor sonra birileri “cehennemden çıkar” deyince çıkarıyor. Peki tanıdığı olmayanlar ne yapacak? Sırf tanıdıkları yok diye cehennemde kalmaya devam mı edecekler? Bunlar hangi ayette geçiyor? Hiçbir ayette yok... Allah'ın kitabında bulamayanlar, peygamber adına yalan uydurarak Allah'a dinini öğretiyorlar.

“Bunun üzerine kendilerine:

'Haydi, tanıdıklarınızı çıkarın; bundan böy­le onların suretleri Cehennem’e haramdır.' denilecek.

Onlar da, kimi ba­caklarının yarısına kadar, kimi dizlerine kadar ateşe dalmış pek çok kim­seyi Cehennem’den çıkaracaklar. Sonra:

'Ey Rabbimiz! Sen’in bize çıkarmayı emir buyurduğun kişilerden Cehennem’de kimse kalmadı.' diyecekler.

(Fakat Hak Teala Hazretleri:)

'Dönün, kalbinde dinar ağırlığında hayır olan her kimi bulursa­nız onu da çıkarın!' buyuracak.

Bunun üzerine yine pek çok kimseyi çı­karacaklar. Sonra (tekrar):

'Ya Rabbi! Sen’in emir buyurduğun kimselerden tek bir kişi bile bırakmadık.' diyecekler.

Hak Teala Hazretleri:

'Geri dönün! Kalbinde yarım dinar miktarı hayır olan her kimi bulursanız onu da çıkarın!' buyuracak.

Yine pek çok insanı çıkaracaklar. Sonra:

'Ya Rabbi! Sen’in emir buyurduğun kimselerden Cehennem’de tek bir kişi bile bırakmadık.' diyecekler.

Hak Teala Hazretleri yine:

'Geri dönün! Kalbinde zerre miktarı hayır olan kimi bulursanız onu da çıkarın!' buyuracak.

Yine birçok kimseyi çıkaracaklar. Sonra:

'Ya Rabbi! Cehennem’de hiçbir hayır (sahibi) bırakmadık.' diyecekler.”


Hadisi şerifi rivayet eden Ebu Said el Hudri -radıyallahu anh- buraya gelince şöyle der:

“Eğer bu hadis hususunda beni tasdik etmiyorsanız, Hak Teala Hazretlerinin:

'Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat artırır), kendinden de büyük mükafat verir.' ayetini okuyuverin!” (bkz Nisa 40)


Hadisi uyduranlar Ebu Said'i de işin içine katarak uydurduklarını ayet ile meşrulaştırmaktadırlar.

Allah kuluna haksızlık yapmaz. Küfürde, şirkte, haramda ileri gidenleri şiddetli azaba uğratırken diğerlerini de işledikleri cürümlere göre azaba uğratacaktır. Cehennem derece derecedir. Ayet bunu anlatır. Uydurulan hadisle alakası yoktur.

Yine bu hadisi şerifin devamında Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- sözlerine şöyle devam ettiler:

“Müminlerin, Cehennem’de hiçbir hayır (sahibi bırakmadık) demeleri üzerine Allah -azze ve celle- Hazretleri:

'Melekler şefaat etti, peygamberler şefaat etti, müminler de şefaat etti, (o halde) Erhamur Rahimin’den başka şefaat edecek kalmadı!' buyurur ve Cehennem’den bir avuç insan alır. (Bununla) Cehennem’den, (sadece imanı olup) hiç hayır işlememiş, adeta kömüre dönmüş birtakım insanları çıkarır ve onları Cennet yolları üzerinde olup 'Hayat Nehri' denilen bir nehre atar. O nehirden onlar, selin getirdiği millerin içinde biten ot gibi çıkarlar.

Görmüyor musunuz, sel atıkları içinde biten ot; taş altında da, ağaç altında da biter. Güneş’e bakan ta­rafı bir parça sarımtırak ve yeşilimtırak olur. Gölgede kalan tarafı ise bem­beyaz kalır.”

Bu son söz üzerine ashab-ı kiram:

“Ya Resulallah, galiba Siz çölde çobanlık yapmışsınız?!” dediler.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sözlerine devamla:

“Artık Hayat Nehri’nden boyunlarında inciden gerdanlıklar olduğu halde çıkarılırlar. Cennetlikler onları (bu alametle) tanırlar ve:

'İşte işlenmiş bir amelleri ve takdim ettikleri bir hayırları olmaksızın Allah’ın Cennet’e koyduğu, Allah’ın azatlıları bunlardır!' derler.

Sonra Allah Teala Hazretleri:

'Cennet’e buyurun, (orada) gördüğünüz her şey sizindir.' buyurur.

Onlar da:

'Ey Rabbimiz! Şu alemde hiç kimseye vermediğin ih­sanı bize lutfettin!' diyerek şükranlarını arz ederler.

Bunun üzerine Hak Teala Hazretleri:

'Size bundan daha üstün bir atiyyem var!' buyurur.

Cennetlikler:

'Ey Rabbimiz! Bundan daha üstün ne olabilir?' derler.

Hak Teala Haz­retleri:

'Benim rızam!.. Bundan böyle ebediyyen size gazaplanmayacağım!' bu­yurur.” (Müslim, İman, 302)


Cehennemden En Son Çıkan Kişi


Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Cehennem’den en son çıkan müminin Cennet’e kavuşmasını da şöyle haber vermişlerdir:

“…Nihayet Allah Teala kulları arasındaki meselelerde hükmünü tamamladıktan sonra, Cehennem ehlinden, Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet edenlerden (yani müminlerden) dilediklerini çıkarmayı murad edince meleklere onları çıkarmalarını emreder. Melekler onları secde izlerinden tanırlar. Zira Allah Teala, Cehennem’e, Ademoğlu’nun secde izlerini yakmayı haram kılmıştır.

Melekler onları, kavrulup simsiyah olmuş vaziyette Cehennem’den çıkarırlar. Üzerlerine 'Hayat Suyu' denilen bir su dökülür de sel uğrağında biten yabani reyhan to­humları gibi hızla canlanırlar. İçlerinden birinin yüzü Cehennem’e dönük olarak kalır:

'Ya Rabbi! Kokusu beni zehirliyor, alevi de yakıyor! Ne olur yüzümü Cehennem’den başka tarafa çevir!' der. Bu şekilde dua etmeye o kadar devam eder ki nihayetinde Cenabı Hak:

'İstediğini verirsem, sen başka bir şey daha istersin!' buyurur.

Kul:

'İzzetine yemin ederim ki hayır! Sen’den, bundan başka bir şey istemeyeceğim!' der.

Allah Teala onun yüzünü Cehennem’den başka tarafa çevirir. Bir müddet sabreden kul dayanamayıp:

'Ya Rabbi! Beni Cennet’in kapısına yaklaştır!' der.

Cenabı Hak:

'Başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana ey Ademoğlu! Ne kadar sözünde durmaz, ahdine vefa etmez birisin!' buyurur.

O kul, bu şekilde dua etmeye devam eder. Nihayetinde Cenabı Hak:

'Bu istediğini verirsem başka bir şey daha istersin!' buyurur.

Kul:

'İzzetine yemin ederim ki hayır! Sen’den, bundan başka bir şey istemeyeceğim!' diyerek Allah Teala’ya bu hususta pek çok ahitler, sözler ve misaklar verir. Bunun üzerine Allah Teala onu Cennet’in kapısına yaklaştırır.

O kul, Cennet’in içindeki güzellikleri görünce, Allah’ın dilediği kadar bir müddet sükut eder ama yine dayanamaz:

'Ya Rabbi! Beni Cennet’in içine koy!' der.

Cenabı Hak:

'Başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun sana ey Ademoğlu! Ne kadar sözünde durmaz, ahdine vefa etmez birisin!' buyurur.

O da:

'Ya Rab! Beni mahlukatının en bedbahtı eyleme!' der ve bıkıp usanmadan dua etmeye devam eder.

Bunun üzerine Allah Teala ona güler (yani ondan razı olur). Razı olunca da Cennet’e girmesine izin verir.

Cennet’e girdiğinde o kula:

'Şunları şunları da iste!» diye (hatırlayamadığı ve bilmediği şeyler de hatırlatılır), o da ister. Sonra yine:

'Şunları şunları da iste!' denir. O da uzun uzun taleplerde bulunur. Nihayet bütün arzu ve istekleri bitince Allah Teala ona:

'Bunların hepsi ve bir o kadarı daha hep senindir!' buyur­ur.”

Ebu Hüreyre -radıyallahu anh-:

“Bu adam, Cennet’e en son giren kimsedir.” demiştir. (Buhari, Rikak, 52)


Diğer bir rivayete göre, günahları veya hataları sebebiyle Cehennem’e giren müminler, bir müddet azap gördükten sonra, Cenabı Hak onları bir çeşit ölümle öldürür ki fazla azap çekmesinler. Yanıp kömür haline geldikten ve Allah’ın dilediği kadar orada mahpus kaldıktan sonra da şefaatle oradan çıkarılırlar. Cennet nehirlerine atılarak kendilerine tekrar hayat lutfedilir. (Müslim, İman, 306; İbni Mace, Zühd, 37.)


Baştan sona uydurma ve Kuran'a aykırıdır...

Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, "Kuranı Kerim'deki Mucize: Yasin Suresi 70. Ayet" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski