Kuranı Kerim'e Aykırı Olan Şefaat ile İlgili Hadislerin Tahlili

kurani-kerime-aykiri-olan-sefaat-ile-ilgili-hadislerin-tahlili-akide-org


Öncelikle hemen belirtelim ki: Allah’ın peygamberimize şefaat etme hakkı vereceğine dair Kuranı Kerim'in hiçbir yerinde bir ayet ya da bir işaret yoktur... Ne açıktan ne de dolaylı olarak... Ancak hadis kitaplarında peygamberimizin şefaat edeceğine dair birtakım rivayetler vardır. Şimdi bunları hem Kuran ışığında değerlendirelim hem de rivayetlerin birbirleriyle olan çelişkilerini göstererek tahlil edelim:

  • Ebu Hureyre’den: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Her peygamberin kabul edilecek bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım. Ona inşallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır.” (Kaynak: Buhari, Daavat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198); Muvatta, Kuran 26, (1, 212); Tirmizi, Daavat)

Sorulması gereken soru şudur hangi peygamber hangi duayı yapmada acele etti?

Kuran'a baktığımızda Adem, Nuh, Musa, İbrahim ve Lut, ümmetleri için değil kendileri için dua etmişlerdir. Ayrıca peygamberimiz de dünyada iken birçok defa ümmeti için dua etmiştir. Bu durumda peygamberimizle diğer peygamberler arasında bir fark yoktur.

Bu rivayete göre peygamberimiz ahirette ümmetine şefaat etmek için dua edecek ve duası kabul edilecek. Fakat Kuran'a göre duanın yapılacağı ve geçerli olacağı yer ahiret değil, dünya hayatıdır. Ahirette duanın geçerli olmayacağına dair ayetler vardır.

“Ateşte olanlar cehennemin bekçilerine: ‘Rabbinize yalvarın da hiç olmazsa bir gün azabımızı hafifletsin’ derler. Bekçiler: Size belgelerle peygamberleriniz gelmemiş miydi?’ derler. Onlar da: ‘Evet, gelmişti’ derler. Bekçiler: ’O halde kendiniz yalvarın’ derler. Kafirlerin yalvarışı şüphesiz boşunadır” (Mümin/49,50)

Ayrıca Kuran'ın birçok yerinde ahiret gerçeğiyle karşılaşan kimselerin Allah’a yalvararak kendilerinin tekrar dünyaya gönderilmeyi isteyecekleri ama kabul edilmeyip reddedileceği açık bir şekilde anlatılıyor.

  • Cabir’den: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir.” [Tirmizi, şu ziyadeyi kaydeder: Hz. Cabir (ra) dedi ki: 'Büyük günahı olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!'] Tirmizi, Kıyamet 12, (2437); Ebu Davud, Sünnet 23, (4739); İbnu Mace, Zühd 37, (4310)

Bu rivayet de Kuran'a aykırıdır. Allah Kuran'da mealen “Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter sizi şerefli bir yere yerleştiririz” (Nisa/31) buyurmuşken, peygamberimizin Allah karşısında insanlara adeta “Siz merak etmeyin, ben büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim” diyerek suçluları koruyucu bir pozisyonda durmasını aklınız alıyor mu? Üstelik Allah cehennemlikleri anlatırken mealen “Onlar büyük günah işlemekte direnir dururlardı” (Vakıa/46) demişken…

Tabloyu görüyor musunuz? Allah, cehennem olduğunu belirterek büyük günahlardan kaçınmamızı isteyecek, peygamberi, “Ben sizin büyük günah işleyenlerinize şefaat edeceğim” diyecek! Sanki insanlar konusunda Allah ile peygamberi arasında rekabet var gibi... Biri yakmak isterken diğeri kurtarmak istiyor… Böyle bir tabloyu hangi dine, hangi akla sığdırabilirsiniz?

  • Hz. Aişe anlatıyor: “Hırsızlık yapan Mahzumi kabilesinden bir kadının durumu Kureyş’i çok üzdü. Dediler ki, ‘Bu konuda Allah’ın resulü ile kim konuşacak?’ ‘Buna Usame’den başkası cesaret edemez. Çünkü Resulullah (sav) onu çok seviyor’ dediler. Usame konuyu açıp konuşunca Resulullah şöyle buyurdu: Allah’ın cezalarından bir ceza konusunda şefaatçı mı olmak istiyorsun? Sonra kalkıp şöyle hitap etti: Sizden öncekilerin helak olmalarının sebebi şu idi: Onlardan üst düzeyde biri hırsızlık yaptığı zaman serbest bırakırlardı. Güçsüzleri hırsızlık yaptığı zaman hemen elini keserlerdi. Allah’a yemin ederim ki, eğer Muhammed’in kızı Fatıma çalmış olsaydı, onun da elini mutlaka keserdim” (Rudani, Hadis külliyatı, c.3, hadis no:5414)

Hırsızlık büyük günahtır. Usame peygamberimize büyük günahın affedilmesi konusunda başvurduğunda Resulullah onun şefaatini (aracılığını) -hem de kızarak- reddediyor.

Şimdi düşünün! Dünyada büyük günah konusunda Usame’nin şefaatini şiddetle reddeden bir peygamber, kendisiyle çelişkiye düşerek, “Ben ahirette büyük günah işleyenlere şefaatçi olacağım” der mi? Lütfen biraz aklımızı kullanalım!

Şimdi de başka bir rivayeti ele alalım:

  • Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (sav) ayağa kalkarak ganimete ihanetten (kamu malını çalmaktan) bahsetti. Ne kadar büyük ve ağır olduğundan bahsedip şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Sakın kıyamet gününde birinizi boynunda böğüren bir deveyle, ‘Ya Resulallah! Bana yardım et’ derken görmeyeyim. Zira o zaman ona, ‘Sana bir şey yapamam. Çünkü sana tebliğimi yapmıştım’ diyeceğim. Hadisin devamı, "boynunda böğüren bir sığırla…, boynunda kişneyen bir atla…, boynunda altından gümüşten mallarla…, boynunda bağrışan biriyle ‘Ya Resulallah! Bana yardım et’ derken görmeyeyim. Zira o zaman ona, ‘Sana bir şey yapamam. Çünkü sana tebliğimi yapmıştım’ diyeceğim" şeklindedir. (Buhari, Cihad, 189)

Resulullah( sav) bu hadiste büyük günah olan kamu malını çalma konusunda hiç kimseye kıyamette bir şey yapamayacağını açık ve kesin bir şekilde belirtiyor. Peki, bu rivayet ile “Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir” rivayeti çelişmiyor mu?

Gördüğünüz gibi “Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir” rivayeti, hem Kuran'a aykırıdır hem de Resulullah’tan gelen başka rivayetlerle çelişmektedir.

  • Enes’den Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Adem’e gelip: “Evlatlarına şefaat et!” diye talepte bulunacaklar. O ise: “Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim’e gidin! Çünkü o Halilullah’tır” diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim’e gidecekler. Ancak o da: “Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa’ya gidin. Çünkü o Ruhullah’tır ve O’nun kelamıdır!” diyecek. Bunun üzerine ona gidecekler. O da: “Ben buna yetkili değilim. Lakin Muhammed (sav)’e gidin!” diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara: “Ben şefaate yetkiliyim!” diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Önünde durup, Allah’ın ilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah’a medh u senada bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb Teala: “Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine gelecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir!” buyuracak. Ben de: “Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum!” diyeceğim. Rab Teala: “(Çabuk onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar iman varsa onları ateşten çıkar!” diyecek. Ben de gidip bunu yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd u senalarla hamd ve senalarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı söylenecek. Ben de: “Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. Bana yine: “Var, kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten çıkar!” denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki gibi: “Başını kaldır!” denilecek. Ben de kaldırıp: “Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğim. Bana yine: “Var, kalbinde hardal tanesinden daha az miktarda imanı olanları da ateşten çıkar!” denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd u senada bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana: “Ey Muhammed başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir!” denilecek. Ben de: “Ey Rabbim! Bana Lailahe illallah diyenlere şefaat etmem için izin ver!” diyeceğim. Rabb Teala: “Bu hususta yetkin yok! -veya: Bu hususta sana izin yok!- Lakin izzetim, celalim, kibriyam ve azametim hakkı için lailahe illallah diyenleri de ateşten çıkaracağım!” buyuracak.” (Buhari, Tevhid 36, 19, 37, Tefsir, Bakara 1, Rikak 51; Müslim, İman 322, (193)

Bu rivayet birkaç açıdan sorunludur. Şöyle ki:

1-Hadiste tüm insanlar sıkıntılarına çare bulmaları için Hz. Adem, Hz. İbrahim ve Hz. İsa’ya başvuruyorlar. Fakat onlar şefaate yetkilerinin olmadığını söylüyorlar. Peki niçin onca peygamber değil de sadece Hz. Muhammed? Çünkü Muhammed (a.s)'in diğer peygamberlerden üstün olduğunu ispatlamak için...

Peki, bakalım peygamberimiz diğer peygamberler hakkında ne demiş:

-Allah resulü kendi ümmetini uyararak “Hristiyanların Meryem oğlu Mesih’i aşırı yücelttikleri gibi siz de beni yüceltmeyin. Ben sadece ve sadece bir kulum. O halde bana Allah’ın kulu ve elçisi deyin” (Buhari ,Enbiya 3/1271)

-“Vallahi beni Allah’ın beni yerleştirdiği konumdan daha fazla yüceltmeye kalkmanız hoşuma gitmez” (İbni Hanbel-3/153)

-Allah’ın resulü kendisine “Ey yeryüzünün halifesi” diyen birine “O dediğin İbrahim'dir”demiştir.

-Bir Yahudi ile bir Müslüman konuşurken Müslüman olan “İnsanlık içerisinde en üstünü Muhammed'dir.”dedi. Yahudi de “Hayır insanlık içerisinde Musa üstündür” dedi. Bunun üzerine Müslüman yahudiye bir tokat attı. Yahudi durumu peygambere bildirdi. Peygamber: "Beni Musa’dan üstün tutmayın” buyurmuştur. ”Kimseye ben Yunus’tan daha hayırlıyım demek yaraşmaz”

"İnsanlardan en muttaki olan kimdir?" diye sorulduğunda o: ”Yusuf Allah’ın dostunun oğlu, Allah’ın peygamberinin oğlu, Allah’ın peygamberidir”diye cevap vermiştir.

2-Sadece son peygamber şefaat edecekse, siz buradan geçmişte din mensuplarının kendi peygamberlerini yüceltme kokusu alıyor musunuz? Eğer son peygamber şefaat edecekse diğerleri de peygamberdir. Onlar niçin şefaat edemiyorlar?

3-Hadiste son peygamber şefaat ederken dikkat ederseniz sadece kendi ümmetine şefaat ediyor. Peki tüm insanların toplandığı günde diğer peygamberlere iman edenlerin suçu nedir ki onlar şefaate dahil edilmiyor?

  • “Yakın akrabalarını uyar” (Şuara/214) ayeti inince Allah’ın resulü şöyle demişti: Ey Kureyş topluluğu! Kendinizi kurtarmaya bakın, Allah’ın yanında size faydam olmaz. Ey Abdumenaf oğulları! Allah’ın yanında size faydam olmaz. Abbas(Amca)! Allah’ın yanında sana faydam olmaz. Safiyye(Hala)! Allah’ın yanında sana faydam olmaz. Kızım Fatıma! Malımdan dilediğini iste ama Allah’ın yanında sana faydam olmaz.” (Buhari, Vesaya, 11)

Lütfen düşünün! En yakınlarına ve sevdiklerine dahi ahirette bir şey yapamayacağını söyleyen bir peygamber nasıl olur da ahirette ümmetine şefaat edeceğini söyler? Bu çelişki değil midir? Ayrıca peygamberimizin şefaat edeceği ile ilgili rivayetleri şu ayetlerle yan yana koyun ve düşünün:

“Ey Muhammed de ki: Ben peygamberlerin ilki değilim, benim ve sizin başınıza gelecekleri bilmem, ben ancak bana vahyolunana uymaktayım, ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”(Ahkaf/9)

 

“De ki: Allah’ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Gayb’ı (ileride ahirette ne olacağını) bilseydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de gelmezdi. Ben sadece, inanan bir milleti uyaran ve müjdeleyen bir peygamberim.” (Araf/188)

 

“Hakkında azap hükmü kesinleşmiş kimseyi, ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?” (Zümer/19)

Bir başka hadis:

  • Resulullah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Medine’de ölene şefaat edeceğim” (Musannef, İbn Ebi Şeybe, c.13, hadis no:33088, s.426)

Bu rivayetin de Kuran'a aykırı olduğu açıktır. Çünkü Kuran'a göre kişi ancak kendi iradesiyle bilinçli olarak yaptığı iman-amel sayesinde kurtulacaktır. Oysa kişinin ne zaman ve nerede öleceği kendi iradesine ait bir olay değildir.

Bugün müslümanlardan çoğunun hacca gittiklerinde orada ölmeyi istemeleri ve bu sayede ahirette de Resulullah ile birlikte olacaklarına dair inançları demek ki Kuran'a aykırı olan bu rivayete dayanıyor. Resulullah ile birlikte olmanın yolunu şu ayet çok net bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Kim Allah ve Resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır” (Nisa/69)

Bu ayete göre ahirette peygamberle beraber olmanın yolu onun yaşadığı yerde ölmek değil, onun gösterdiği şekilde yaşamaktır.

Düşünülmesi gereken bir başka husus da şudur: Rivayet kültürüne baktığımız zaman sahabe ile peygamberimizin diyaloglarını içeren çok sayıda rivayetlerin olduğunu görüyoruz. Ancak bu rivayetler arasında sahabenin peygamberimize “Ya Resulallah! O gün bize de şefaat edersin değil mi?…” türünden ifadelerini pek görmüyoruz. Bu da gösteriyor ki şefaat inancı dine sonradan dahil edilmiştir.

Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, "Hz. Musa Azrail'i Tokatladı mı?" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski