Tağut, bir beşer ve yaratılmış birisi olarak Allah'ın emrine itaat etmesi gerekirken itaat etmeyip, haddini aşarak tuğyana sapan, Allah'ın açık hükmüne rağmen O'nun hükümlerine taban tabana zıt hüküm koyan ve emri altındakilere o hükmü uygulayan kişi, kurum ve kuruluşlardır. Tağutluk bir misyondur, resmi (devlet) veya gayri resmi (sivil, şahıs) olması önemli değildir. Çünkü tağutluk herhangi bir yapının, resmi veya gayri resmi olmasıyla değil, taşıdığı misyonla kazandığı bir vasıftır. Tağut; evde aile reisi, fabrikada işveren, bir kurumda müdür, devlette idareci ya da mahkemede hakim olabilir.
Evde aile reisi, eşine ve çocuklarına Allah'ın hükmüne zıt olan dayatmalarda bulunuyorsa ve buna uymalarını istiyorsa bu aile reisi bir tağuttur. Örneğin eşinin tesettüre bürünmesine engel oluyor ve ona baskı yapıyorsa, evde namazı yasaklıyorsa bu aile reisi bir tağuttur.
Aynı şekilde işyerinde işveren Allah'ın hükümlerine aykırı kuralları emri altında çalıştırdığı kişilere dayatıyorsa, bu işveren tağuttur. İşyerinde namazı, orucu, tesettürü yasaklıyorsa bu bir tağutluktur. Burada işverenin Allah'ın emrine aykırı olarak koyduğu kurala uyan işçi de tağuta kul olmuş olur.
Allah'a Kulluktan Uzaklaştıran Her Şey Tağuttur
Tağut, gerek cebren gerek gönüllü olarak Allah'a kulluktan uzaklaştıran her şeydir. Bu şeytani misyonu sahiplenen merci, ister bir ferd, ister bir parti, ister bir devlet olsun, tağut olarak vasıflandırılacak bir mercidir.
Günümüzde genellikle tağut deyince devlet akla gelmektedir. Bu doğru olmasına rağmen eksik bir anlayıştır.
Biz müslümanların tağutların resmi olanı veya olmayanı arasında ayrım yapmadan hepsine karşı net bir tavır göstermesi gerekir.
Nureddin ÖZDEMİR