Günümüzde “Kuran’dan başka kaynak yoktur” deyip Allah'ın resulüne karşı tavır sergileyen; "Kuran'daki örtünmeden kasıt takva örtüsüdür, takvalı olduktan sonra çıplak gezsen de olur" diyen; "Namaz şirktir, hac taşa tapmaktır, haremlik selamlık yoktur" gibi sözlerle namaz kılmayan beynamazlar ve kadın erkek karışık oturmayı savunan kimseler, müsteşriklerin izinden giden, onların kiralık ve hain ajanları ya da zekasıyla sorunu olan ve zekasıyla arasında oldukça mesafe bulunan ahmak kimselerdir.
Hevasına kulluk yapmayı şiar edinen ve namazdan rahatsızlık duyan şeytanın insan türünden yardımcıları olan bu kimseler için namaz, sürekli bir sıkıntı ve yük olmuştur. Bunun için de ya istemeye istemeye namaz kılmışlar ya da namaz vakitlerini veya rekatlarını düşürmeye çalışmışlardır. Hatta "Kuran'da namaz değil salat geçmektedir, salattan kasıt duadır" diyerek namaz kılmamak için bahaneler üretmişlerdir.
Kuran’ı anlamaktan yoksun olan bu kimseler işlerine gelmeyen bir konuda Kuran’dan delil isterler ve Kuran’dan kendilerine istedikleri konu ile ilgili delil gösterilince de, Kuran’ın apaçık bir şekilde ortaya koyduğu birçok konuyu ya ağızlarını eğip bükerek ve konu ile ilgili ayetleri çarpıtarak yok sayarlar ya da “Kuran’da böyle bir hüküm yoktur” deyip inkar ederler. Oysa inkar ettikleri konu Kuran’da çok açık bir şekilde belirtilmiştir; ancak onu anlayacak ihlas, samimiyet ve iman nimetinden mahrum oldukları için onlar, bu apaçık gerçekleri yok saymışlardır.
Bizler bu yazımızla onları ikna edemeyeceğimizi çok iyi biliyoruz. Ancak bu saptırıcılara kananların uyanması için bu yazıyı kaleme alma gereği duyduk. Gayret bizden sonuç rabbimizdendir...
Namaz Kuran'da Geçiyor mu?
Başta şunu belirtelim ki Kuran'da namazın rükünleri çok açık bir şekilde geçmektedir.
"(...) İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik. (Bakara 125)
"Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et." (Ali İmran 43)
"Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar." (Ali İmran 113)
"İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır." (Nisa 102)
"Ey iman edenler, rüku edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz." (Hac 77)
"Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler." (Furkan 64)
"Allah senin Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da görmektedir." (Şuara 219)
"Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." (Zümer 9)
"Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O'nu tesbih et." (Kaf 40)
"Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O'nu tesbih et." (İnsan 26)
"Kendilerine Kuran okunduğunda secde etmiyorlar." (İnşikak 21)
"Hayır; ona boyun eğme (Rabbine) Secde et ve yakınlaş". (Alak 19)
Mescid kelimesi Kuran'da "secde edilen yer" anlamına gelmektedir.
Kurani bilinçten yoksun olan bazı kimseler bir kez olsun Kuran'ı iman ederek ve samimiyetle okumuş olsalardı Kuran'da "salat" kavramının tek bir anlamının olmadığını, salat kavramının geçtiği yere göre farklı anlamlarının olduğunu görürlerdi.. Kuran'da geçen “salat” kavramı ne sadece duadır, ne sadece namazdır, ne de sadece destek ve yardımdır. Salat bu anlamların hepsini içine almaktadır.
Ancak namaz kılmayan beynamaz müşrikler bu anlamlardan sadece birini öne çıkarıp diğerlerini görmezlikten gelmektedirler. Bu halleri ile de kitabı parçalara ayıran, bir kısmına inanıp diğer kısmını inkar eden kafirlerden olmuşlardır. Şimdi Kuran'da geçen Salat kavramının anlamlarına bakalım:
Kuran'da Geçen Salat Kavramları Hangi Anlamlara Gelir?
1. Namaz: “(...) Onlar ki (Salatı ikame ederler) namazı kılar ve zekatı verirler.” (Maide, 5/55) Ona göre Kuran’da zekat ile yan yana kullanılan ve salat’ı ikame ifadelerinden kasıt, namaz anlamına gelir. "Salatı ikame edin"den kasıt, peygamberin her gün yüzlerce insanın gözü önünde yaptığı, insanların bizzat şahit olduğu ve kendilerinin de aynı şekilde yaparak kendinden sonraki nesillere aktardıkları namazdır.
2. Destek, Yardım: “Allah ve melekleri Nebi’ye salat ederler. (...)” (Ahzab, 33/56), “(...) Allah size salat eder ve melekler de. (...)” (Ahzab, 33/43) Bu ayetlerdeki Allah’ın ve meleklerin salatı, Allah’ın ve meleklerin peygambere destek olup yardım etmesi demektir.
3. İstiğfar, bağışlanma dilemek: “(...) Ey Peygamber onlara salat et! (...)” (Tevbe, 9/103). Yani dua et demektir.
5. Kıraat: “(...) Salatını cehri yapma ve gizleme de. (...)” (İsra, 17/110)
6. Din: “(...) Senin salatın mı bize bunları terk etmemizi emrediyor? (...)” (Hud, 11/87)
7. İbadet yeri (manazgah): “(...) (Savami, biye, salavat ve mesacit) manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılırdı .(...)” (Hacc, 22/40)
8. Cuma namazı: “(...) Cuma günü salat için nida edildiğinde (...)” (Cuma, 62/9)
9. İkindi namazı: “(...) Onları salattan sonra alıkoyarsınız. (...)” (Maide, 5/106)
10. Cenaze namazı: “Onlardan ölen hiçbiri için artık salata durma! (...)” (Tevbe, 9/84). Bu ayet peygamberi ve Müslümanları, münafıkların, kafirlerin, müşriklerin cenaze namazlarını kılmaktan nehyetmektedir.
Önce "Salattan kasıt duadır" diyenlerin iddialarına cevap verelim:
Salatın sadece dua olmadığını, bu kelimenin kullanımlarından anlayabileceğimiz gibi, Kuran’da açıkça zikredilen “Dua” anlamındaki kelimeden de anlayabiliriz. Çünkü Kuran bize dua etmemizi istediğinde bunun için “Salah” kelimesini değil “Dua” kelimesini kullanmaktadır. Ayette geçen “Dua” kelimesini görebilmeniz için tercümenin altına Arapça metini ekliyoruz:
“Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana *dua* edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.”
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Her hangi bir ihtiyaçtan dolayı yapılan duaları da Kuran yine bu “Dua” sözcüğüyle anlatmaktadır. Bunlar için “Salah” kelimesi kullanmamaktadır. Bir diğer örnek için de şu ayetler verilebilir:
“Orada Zekeriyya, Rabbine *dua* etti: «Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver. Şüphesiz sen, duayı hakkıyle işitensin» dedi.”
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء
“İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün gönlünü vererek Rabbine *dua* eder…”
…وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيبًا إِلَيْهِ
Bu ayetler ve insanın bir ihtiyacı nedeniyle yapacağı duanın “Salah” olarak değil “Dua” olarak zikredilmesi, salatı dua olarak anlayanların anlayışlarının doğru olmadığını göstermeye yeterlidir.
Ayrıca salatın dua olduğu anlayışı mantıksal bir çelişki içermektedir, dolayısıyla yanlıştır.
Salat = Dua’dır diyebilmemiz için, Dua = Salat'tır da diyebilmeliyiz. Mantıksal olarak bu önermelerden biri doğru ise diğeri de zorunlu olarak doğrudur. Şayet bu önermelerin doğruluğuna evet denirse, o zaman şu suale doğru bir cevap verilmesi gerekmektedir:
Ellerini kaldırmış bir saattir dua eden bir kul neden abdest alsın ve neden kıbleye yönelsin. Dua için neden belli vakitler şart koşulsun?
Elbette buna verilecek tutarlı hiçbir cevap olamaz. O halde Salat = Dua gibi bir yaklaşım yanlıştır.
Bu takdirde doğru olanı göstermemiz gerekmektedir.
Bu da şudur:
"Salat", içerisine duayı da alan çok yönlü bir ibadettir. Dua, salatın taşıdığı anlamlardan bir anlam, ona dahil olan hikmetlerden bir hikmettir. Ama salat asla sadece bir dua değildir.
Şimdi de "Salat'tan kasıt zihinsel ve mali destektir" diyenlerin iddialarına cevap verelim:
Salat'tan "mali ve zihinsel açıdan destek olmak" anlamını çıkarmak cehaletten başka bir şey değildir. Neden mi? Eğer Salat'tan kasıt sadece "İslami eğitim" olsaydı Darul Erkam'da toplanıp İslam'ı öğrenen müslümanlar namaz kılmazlardı.
Eğer Salat'tan kasıt sadece birilerine yardım ve destekten ibaret olsaydı müslümanlara, kölelere bir an yardım ve destekten geri kalmayan Ebu Bekir namaz kılmaz ve yüzlerce kişiye namaz kıldırmazdı. Ayrıca "mali ve zihni destek" abdestli, abdestsiz ve cünüp halde de yapılır. Oysa namaz için mutlaka abdest almak, cünüp ise cünüplükten temizlenmek ve su bulunmuyorsa toprakla teyemmüm şarttır. "Mali ve zihinsel yardım" için bunların olacağı nerede yazıyor?
"Zihinsel ve mali yardım" için belli bir vakte ihtiyaç yoktur, ancak namazın mutlaka vaktinde olması gerekir.
“(...) Çünkü namaz, müminler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.” (Nisa 103)
Kuran'da peygamberimize hitaben, mealen "Gecenin bir kısmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kuran'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.” (İsra 79) buyrulmaktadır. Diyelim peygamber gece zihinsel desteğini yaptı; peki gecenin o saatinde mali desteğini nasıl yapacaktır? Haydi diyelim maddi yardımı da anladık... Zihinsel yardım nasıl oluyor? Kuran mali yardım olarak infak ve zekattan bahseder. Oysa aynı ayetin içinde mealen "Salat'ı ikame edin zekatı verin" buyrulmaktadır. Ayrıca Kuran hem Salat'tan, hem infaktan hem de zekattan ayrı ayrı bahsetmektedir.
Bir diğer konu: Kuran müşriklerin Salat'ı için mealen "Onların salatı ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan ibarettir" buyurmaktadır. Bir insan ıslık çalarak, el çırparak "mali ve zihinsel desteği" nasıl ikame etmiş oluyor? Bütün bunlardan anlaşılan şudur: "Salat'tan kasıt, mali ve zihinsel destektir" diyenler desteksiz atan ve küfürde ileri gidenlerdir.
"Şekilsel ibadetler (namaz, hac, oruç) şirktir", "Namazı müşrikler kılar", "Kuran'da namaz yoktur", “Salat’ tan maksat destek ve yardımdır, İslami ders yapmaktır" gibi iddiaların sahipleri; peygamberin her gün yüzlerce insanın gözü önünde yaptığı, insanların bizzat şahit olduğu ve kendilerinin de aynı şekilde yaparak sonraki nesillere aktardıkları namaza "şirk" diyerek, peygamberi ve peygamberle beraber namaza duranları haşa müşrik yerine koyduklarını anlamayacak kadar küfürde ileri giden, küfürlerine Kuran'ı alet eden, nefislerini din, kuruntularını vahiy, heva ve heveslerini de ilah edinen kişilerdir. Bunlar müslümanlar için, çocuk, kadın, yaşlı demeden insanları katleden siyonist İsrail'den ve Büyük şeytan Amerika'dan daha tehlikelidir. Çünkü İsrail ve Amerika mazlumları katlederken bunlar Müslümanların dinlerini katletmekte, Kuran'ı tahrif etmekte ve insanların ebedi hayatlarıyla oynamaktadırlar.
Allah ayette mealen "Namaz kılın, müşriklerden olmayın" buyururken bunlar Allah ve resulünün hükmüne baş kaldırarak, Allah'a dinini öğretircesine "Namaz kılanlar müşriktir" diyecek kadar haddi aşmış, küfürde sınır tanımayan kişilerdir. Kurani bilinçten yoksun olan bu kimseler bir kez olsun Kuran'ı iman ederek ve samimiyetle okumuş olsalardı, Kuran'daki "Salat" kavramının tek bir anlamının olmadığını görürlerdi. Bu anlamlardan birisi "yardım- destek" iken, diğeri "dua", "tesbih", "zikir" ve bir diğer anlamı da peygamberin her gün yüzlerce insanın gözü önünde yaptığı ve insanların bizzat şahit olduğu namazdır.
"Salat'tan kasıt yardım ve destektir" deyip namaz kılmayan beynamaz mealciler, bu halleri ile haddi aşmış, küfürde sınır tanımayan kişilerdir. Bunların bu iddialarını Kuranı Kerim yalanlamaktadır.
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "Oy Vermek Şirktir, Oy Veren de Müşriktir" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.