Günümüz Mescidi Dırar'ı -Diyanet Şebekesi

gunumuz-mescidi-dirari-diyanet-sebesi-akide-org


Diyanet teşkilatının kuruluş amacı, İslam dinini apaçık bir şekilde anlatmak değil, bu ilahi dini resmi ideolojinin çarpık kalıplarına göre ifade etmektir. Nitekim diyanet çizgisinde resmi daire gibi faaliyet gösteren günümüzdeki camiler, resmi ideolojinin kontrolünde olup, İslam'ın değil, bu ideolojinin maslahatını gözeten yerlerdir.

Resmi ideolojinin maslahatı ile, İslam'ın maslahatı birbiriyle çelişkili olmasa, elbette herhangi bir sorunla karşılaşılmayacaktı. Ancak vakıanın tabiatı böyle değildir. Kuranı Kerim'de beyan ettiği hükümler ile her türlü zulme ve sömürüye karşı olan İslam dini, ilahi hükümleri reddeden beşeri ideolojiler ile birçok konuda açık bir çatışma içindedir. Kişisel çıkarları ve azgın arzuları söz konusu olduğu zaman Allah'ın haram dediğine helal, helal dediğine haram diyebilen resmi ideoloji yetkilileri, siyasi manevra icabı İslam ile barışık olduklarını ileri sürseler de, İslam böylesi müstekbirlerle barışık değildir.

Allah'ın Haram Dediğine Helal, Helal Dediğine Haram Diyenler

İslam'a seçici bir mantıkla yaklaşan, işlerine gelen tarafı alıp, işlerine gelmeyen tarafı bırakmayı, tevil ve tahrif etmeyi tercih eden bu müstekbirler, toplumun dini asabiyetini istedikleri çerçevede tutabilmek için diyanet teşkilatını kurmuşlardır. İslam adına resmi ideolojinin maslahatını gözeten ve İslam ile değil, resmi ideoloji ile çelişmekten sakınan bu misyon, hiç kuşkusuz ki bu çizgisiyle İslam'a ihanet eden bir misyondur.

Şeytan ve dostları imam denen bu satılmışları, sapık bir din anlayışını anlatmaları ve yaygınlaştırmaları için görevlendirmiş ve bunlara değişik makamlar ve ünvanlar vermişlerdir.

İslam dinine karşı işlenebilecek olan cürümler, bu satılmışlar tarafından işlenmektedir. 

İslam'da din adamı sıfatı ile ayrıcalıklı bir sınıf bulunmamasına rağmen halkında müslüman olan birçok ülkede din adamları zümresi bulunmaktadır. Cahiliyeye bağlı olan bu din adamları, İslam dinini, cahili görüşlerle çatışmayacak bir şekilde anlatmakla görevlidirler!.

Dünyalık menfaat için bu işe talip olan din adamları, menfaat duygusuna can korkusu da eklenince seçimlerini yapmaktalar ve İslam dinini, cahiliyenin çıkar ve menfaatleriyie çatışmayacak bir şekilde anlatmaya çalışmaktadırlar. Namaz, abdest, oruç ve güzel ahlakla ilgili meseleler, cahiliyenin çıkar ve menfaatlerini etkilemediği için söz konusu din adamları devamlı bu meseleler üzerinde durmaktadırlar. Tekrar tekrar gündeme getirdikleri bu meseleleri anlatırlarken gayet rahattırlar. Cahili sistemler bu meselelerin anlatılmasını sakıncalı görmemişlerdir. Çünkü müstekbirler bu gibi meselelerin gündeme gelmesinden rahatsız olmazlar.

Peki neden?

Neden rahatsız olmazlar?

Kelimei şehadeti telaffuz etmelerine rağmen, firavunların şeytani hükümlerine gönülden itaat eden kimseler; namaz da kılsalar, oruç da tutsalar, hacca da gitseler ne yazık ki müşriktirler.

Peki bu zavallılara tekrar tekrar namazı, tekrar tekrar abdesti, tekrar tekrar orucu ve güzel ahlakı anlatan birçok din adamı bu durumu bilmiyor mu?

Hem Allah'a, hem de tağuta kulluk yapılmayacağını bilmiyorlar mı?

Hem Allah'a, hem de tağııta kulluk yapmaya çalışan kimselerin müşrik olduklarını ve bu kimselerin yaptıkları bütün amellerin boşa gideceğini bilmiyorlar mı?

O halde neden anlatmıyorlar?

Allah'a  kul  olmak  isteyen  bu  insanlara acımıyorlar mı?

Bilmeyerek   cehenneme  doğru   yol   alan   insanları cennet vaadleriyle aldatmaya utanmıyorlar mı?

Allah (c.c.)'ın Kahhar olduğunu ve hakkı gizledikleri için kendilerini kahredeceğini bilmiyorlar mı?

O halde neden, neden anlatmıyorlar? 

Bu soruların cevabını da yine kendileri veriyorlar.

Çünkü sakıncalı!.. 

Allah'a karşı cürüm işlemeyi sakıncalı görmeyen bu satılmışlar firavunlara karşı cürüm işlemeyi sakıncalı görmektedirler. Allah'tan değil de firavunlardan korkan bu satılmışlara artık ne denilebilir ki?

Oysa Kuranı Kerim’i okumaktadırlar!.

Allah'ın Ayetlerini Saklayıp Gizleyenler

“Hani kendilerine kitab verilenlerden; 'Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz' diye söz almıştı. Fakat onlar bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür." (Ali İmran 187)

“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gözardı edip saklayanlar ve onunla az bir değeri satın alanlar: onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah da kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir azap da vardır.” (Bakara 174)

Allah'ın hükümlerini derin bir suskunlukla gizleyen ve büyük bir cüretle tevil eden bu satılmışlar, cahiliyenin çıkar ve menfaatlerine dokunmayan bazı ilahi hükümleri tekrar tekrar anlatarak “Din adamı!” unvanlarını korumaktadırlar.

Bunların din adamı oldukları doğrudur. Bilmemiz ve bilinmesi gereken husus, bu aldatıcıların kimin dini üzerinde olduklarıdır!.

Allah'ın affetmeyeceği cürümleri işleyen kimselere, Allah'ın adını kullanan bu satılmışlar tarafından; “Allah Rahmandır, affeder” denilmekte ve bu insanlar Allah'ın affedeceğini umud ederek aynı cürümleri işlemeye devam etmektedirler. Oysa ki ayeti kerimede mealen: “Hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır” buyurulmaktadır. Söz konusu cürümleri işleyenlere cehennem vaadedilmişse, Allah'ın bu vaadi haktır.

Allah'ın affetmeyeceği cürümler hakkında “Allah affeder” diyerek tevbeyi ahirete bıraktıran ve insanları bu cürümlerden uzaklaştırmayan kimseler, ayeti kerimede beyan edilen aldatıcıların ta kendileridir. 

Sonuç olarak bugün  camilerde anlatılan din, kesinlikle ve kesinlikle İslam değildir. İslam dinini temelde reddeden bir rejimden ve bu rejimin kuklası haline gelen bir teşkilattan zaten başka bir şey bekleme durumunda da değiliz. Halk arasında din adamı olarak tanınan bu kimselerin dini, genel olarak kendilerine maaş ve makam veren müstekbirlerin dinidir.

Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, "Laik Değilim, Çünkü Ben Kafir Değil Müslümanım!" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski