Netice olarak tağuti sistemin birer payandası olan bu gibi kişilerden İslam adına bir şey öğrenilmez. Çünkü doğrular doğru insanlar tarafından doğru zamanda söylendiği zaman bir anlam ifade eder ve o sözün bir ağırlığı olur.
Bu din simsarları belamlar, şayet Kuran’a ve İslam’a samimi olarak iman etmiş olsalardı, öncelikle tevhidi esaslara iman eder ve İslam’ı kendi hayatlarına uygularlardı. Kuran’a ve İslam’a gerçekten iman etmiş olsalardı, Kuran’ın reddedilmesini istediği tağutu reddederek tevhidi esasları insanlara alenen anlatırlardı.
Belamlardan İslam Öğrenilir mi?
Şimdi bütün gerçekler ortada iken bunlardan nasıl İslam ve Kuran öğrenilebilir? Bunlardan öğrenilen bilgiler insanları ne derece İslami gerçeklere ve Kuran’a yönlendirebilir? Bu bilgiler ile ne derece yüce Allah’ın rızası kazanılabilir?İslam'dan ve tevhidden bihaber olan gafiller ise bu belamları el üstünde tutmakta ve bilebildikleri en yüce değerlerle kutsamaktadırlar!. Çok aziz, çok mübarek gördükleri bu belamlar, başlıbaşına bir değerdir onlar için!.
“Firavun, Nemrut, Ebu Cehil mi yoksa alim kılıklı belamlar mı daha zalimdir?” sorusuna:
“Alim kılıklı belamlar” diye cevap vermek daha doğru olacaktır. Çünkü alim, davetçi geçinen bu belamlar bazen hakkı batıl, batılı hak göstererek, bazen de hakkı batıla bulayarak ve müşrikleri şirk akidelerine rağmen müslüman oldukları kuruntusuyla uyutarak insanların dünyalarına ve ahiretlerine büyük zararlar vermektedirler.
Avrupa'daki papazlar ile alim kılıklı bu belamlar arasında elbette ki bir fark vardır: Papazlar “Hristiyanlık” adı altında insanları ateşe doğru sürüklerken, bunlar “İslam” adı altında insanları ateşe sürüklemektedir.
Hakkı Gizleyenler ve İnsanları Batıla Davet Edenler
“Ben müslümanım” demelerine ve birçok İslami gerçeği bilmelerine rağmen, bildikleri hakkı gizleyenler ve insanları batıla davet edenler, Firavun'dan ve Nemrut'tan daha zalimdir. Çünkü bunlar mensubu oldukları dine ihanet eden hainlerdir.Tabi ki müslümanların bakışıdır bu!. İslam'dan ve tevhidden bihaber olan gafiller ise bu belamları "alim" diye el üstünde tutmakta ve bilebildikleri en yüce değerlerle kutsamaktadırlar!. Çok aziz, çok mübarek gördükleri bu belamlar, başlıbaşına bir değerdir onlar için!. Çünkü insanların istedikleri her fetvayı verebilmekte ve onlara istedikleri her şeyi mübah kılabilmektedirler!
Bu belamlara göre şirkin, küfrün büyük çoğunluğu ondört asır öncesinde kalmıştır artık!.
"Açıkça ben kafirim" diyenler hariç olmak üzere, bütün insanlara cennet vaadeden bu belamlar, heva kaynaklı fetvalarıyla dünya yaşantısını kolaylaştırmakta ve dünyayı yaşanılır bir hale getirmektedirler!.
Netice olarak, her türlü şirkin, küfrün içinde olmalarına rağmen insanları müslüman oldukları kuruntusuyla uyutan bu belamlar, şirk dolu bir yaşamla cennete gidivermek isteyen tüm gafillerin mübarek hocaları, kutsal önderleri konumuna gelmektedir!.
Oysa bunlar, insanları Allah'ın adıyla aldatan bu satılmışlar, aldatıcıların en tehlikeli olanlarıdır. Nitekim Kuranı Kerim'de bu aldatıcılar zaten zikredilmekte ve tüm insanlar, bu aldatıcılara karşı defalarca uyarılmaktadır.
“Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki, (o gün hiç) bir baba çocuğu için karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası için bir şeyi verebiliri değildir. Hiç şüphesiz Allah'ın vadi haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın.” [Lokman 33]
“Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın vadi haktır; öyle ise dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcıdar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını ve affını kullanarak) aldatmasın.” [Fatır 5]
Ve onlardan bir fırka da vardır ki, kitap ile dillerini eğer bükerler. Onu kitaptan sanasınız diye. Halbuki o kitaptan değildir. Ve derler ki, «O Allah katındandır.» Halbuki, o Allah tarafından değildir. Ve onlar bildikleri halde Allah Teâlâ'ya karşı yalan söylerler. [Ali İmran 78]
Peki bu ilahi uyarılar, bu ilahi ikazlar dikkate alınıyor mu?
Tabi ki hayır!.
Kuranı Kerim'i okuyabilme yetkisini başlarındaki belamlara veren gafiller, bu ayeti kerimeleri idrak etmiyorlar ki dikkate alsınlar...
Bu ayeti kerimeler bizden, biz müslümanlar tarafından gündeme getirildiği zaman ise sanki ilahilik vasfını yitirmekte ve bizim görüşlerimizmiş gibi karşılanmaktadır!.
Nitekim Kuranı Kerim'i esas alarak bu mübarekleri(!) tenkit eden ve insanları hakka, hakikate davet eden bizler, bazı çevrelerce bu mübareklerin(!) kadri kıymetini bilmeyen fitneciler olarak tanımlanıyoruz.
Sanki bunların hocalarını, imamlarını değil de, her türlü eksiklikten münezzeh gördükleri Rablerini tenkid ediyoruz!. Bu mübarek(!) hocaları tenkid etmek bizlerin ne haddine!
Oysa bizlerin Allah'ı ve Allah'ın hükümlerini gözardı ederek, çağdaş müşrikleri hoşnut etmeye çalışan bu alim kılıklı belamları müslüman görmemiz ve doğru yolda kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü bunlar İslam dinini, cahili görüşlerle çatışmayacak bir şekilde anlatmakla görevlidirler.
Geçmiş devirlerdeki peygamberlerden şeytani isteklerde bulunan cahiliye mensupları, peygamber varisi (!) olduklarını iddia eden günümüzdeki bu din adamlarından da aynı isteklerde bulunmaktadır. Değişik ifadelerle tekrarlanan bu isteklerde: “İslam dini öyle bir şekilde anlatılmalıdır ki cahili yapıların, müşriklerin, kafirlerin çıkar ve menfaatleriyle çatışmasın” denilmektedir.
Bu mümkün müdür?
İslam ile Demokrasi Çatışması
İnsanların insanlara kulluk yapmasının reddedildiği İslami dünya görüşü ile insanların insanlara kulluğuna dayanan demokrasi denen beşeri dünya görüşünün çatışmaması mümkün müdür? Elbetteki mümkün değildir. Bu iki ayrı dünya görüşünün çatışmaması için, bu dünya görüşlerinden birisinin tevil ve tahrif edilerek diğer dünya görüşüne göre değiştirilmesi gerekmektedir. Ya beşeri dünya görüşü, ilahi dünya görüşüne göre değiştirilecek ya da ilahi dünya görüşü tevil ve tahrif edilerek, beşeri dünya görüşü ile çatışmayacak bir duruma getirilecektir.Peygamberler tarafından reddedilen bu gibi şeytani istekler, günümüzdeki din adamları (!) tarafından kabul edilebilmektedir. Bu kişiler İslam dinini, cahiliyenin çıkar ve menfaatleriyle çatışmayacak bir şekilde anlatmaya çalışmaktadırlar
Evet, hakkı gizleme ve hakkı batılla örtme nedeniniz bunlar ise hepinizin kulağına usulca değil tüm gücümüzle şöyle haykırıyoruz:
Lanet olsun size, lanet olsun sizin gibi müslümanlık iddiasında bulunanlara!
Şaşırdınız değil mi?
Demokratik bir hoşgörüden uzak olan bu tavrımızı, ne demokratlıkla ve ne de müslümanlıkla bağdaştıramadınız değil mi? Çünkü sizin itikadınıza göre müslümanlar beddua etmez, müslümanlar lanet okumaz!
Müslümanlar sadece ve sadece hayır duada bulunurlar!
Yediden yetmişe, kafirden facire, herkese dua ederler!
Allah'ın rahmetini, Allah'ın mağfiretini, dil, din, ırk farkı gözetmeksizin, herkese taksim ederler!
Alemlerin Rabbi olan Allah'dan zalimlere, belamlara sıhhat ve afiyet dilerler!
Ve şanı yüce Rabbimiz de, kendisinden daha merhametli, daha hoşgörülü olan bu şaşkınların dualarını kabul eder, öyle mi?
Tartışmaya hiç gerek görmüyor ve söz konusu lanetimizi yüzlerce kez, binlerce kez tekrar ediyoruz!
Ve sonra soruyoruz:
Kutsadıkları belamlığa ve tüm alim kılıklı belamlara bu şekilde lanet okumamıza kızanlar, acaba aşağıda zikredilen lanet edicilere de kızacaklar mı?
“Apaçık belgelerle indirdiklerimizi ve insanlar için Kitab'ta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de lanet ediciler lanet eder.” [Bakara 159]
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "Bir Zaman Gelecek, Beni Yalanlayanlar Çıkacaktır' Hadisi Sahih mi?" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.