Bazı kimseler evrensel olan yüce İslam dinini belli mezhebi dairelere hapsetmektedirler. Oysa ki mezhep din değildir, Müslümanlar İslam dinini yaşayabilmek için birçok görüş ve ictihadlardan faydalanırlar. Ancak unutmamak gerekir ki, müslümanlar Kuranı Kerim'e göre müslümandırlar. Evrensel olan bu dinin evrensel kaynağı Kuranı Kerim'dir. İslam dinini belli bir mezhebi daire içerisine hapsetmek, dinin evrensel kaynağı olan Kuranı Kerim'e zulümdür.
Mezhep Bağnazlığı Nedir?
Günümüzde insanlar arasında yaşanan birçok problemin kaynağı mezhep bağnazlığıdır. Birçok mezhep müntesibi arasında oldukça yaygınlaşan bu mezhep bağnazlığı, ne yazık ki müslümanım diyenlerin birbirlerinden ayrılmasına, birbirlerine karşı bölücü ve yıkıcı yaklaşımlarla birbirlerine düşman olmalarına neden olmuştur.
Mezhebini putlaştıran bazı sözde alim(!) kimseler ise insanlar arasındaki bu mezhep bağnazlığını gidermek bir yana, bu bağnazlığı daha da körükleyici yaklaşımlarda bulunmuşlardır. Kendilerine mezhep despotu diyebileceğimiz bu kimseler, mezhebi din kabul etmişler veya diğer bir deyişle yüce İslam dinini mezhebî sınırlara hapsetmişlerdir. Oysa evrensellik vasfı, İslam'la ilgili bir vasıftır. İslam'ın evrensellik vasfını mezheplere vermek, mezhepleri ve bütün mezhebi görüşleri evrensel kabul etmek mezhepleri putlaştırmak olup, günümüzdeki problemlerin belli başlı nedenlerindendir.
Tartışmasız gerçekler, tartışmasız kaynağımız olan Kuranı Kerim'in beyan ettiği ve peygamberimizin yaşadığı gerçeklerdir.
Mezheple yatıp mezheple kalkanlara şunu hatırlatmak isteriz ki mezhepler yokken de din vardı ve müslümanlar dinlerini mükemmel bir şekilde yaşıyorlardı. Sünnilik ve Şialık Emeviler ile siyasi sebeplerle ortaya çıkmış beşeri görüşlerdir.
Kuranı Kerim Anlaşılmaz Bir Kitap mıdır?
Kendilerine alim denilen bazı kimseler de Kuran'ı yanlış anlama olasılığını ileri sürerek, müslümanlar ile Kuranı Kerim arasına aşılması mümkün olmayan engeller koymuşlardır. Bu müdahale, vebali çok büyük olan bir cürettir. Kuranı Kerim alimlerin değil, bütün dünya müslümanlarının Kitab'ıdır. Müslüman Kitab'ını okuyacak, meal ve tefsirlerle anlamaya çalışacaktır. Alimlere düşen görev Kitab'ı müslümanların elinden almak değil, Kitap'taki bir hükmü yanlış veya eksik anlayan bir müslümanı uyararak düzeltmektir.
Gerçek alimler de bunu yapmışlardır:
- “Nereden aldığımızı bilmedikçe hiç kimseye bizim görüşümüz ile amel etmesi helal değildir..” (Ebu Hanife) (İbn abidin el - Haşiye 1.c.63 - Fullani İkazul Himem 50. say. ).
- “Ben bir beşerim, hata da ederim isabet de ederim. Sizler benim görüş ve içtihadlarıma bakın, Allah’ın Kitabına ve Rasulünün Sünnetine uyanı alın, uymayanı ise bırakın.”
- “Peygamberin dışında insanların sözleri alınır da reddedilir de.” (Malik) (İbnu Abdil Ber el-Cami : 2.91 - İbn Hazm el-İhkam : 6. c .149 )
- “Beni taklit etme, Malik’i, Şafii’yi, Evzai’yi ve Sevri’yi de taklit etme. Sen de onların aldığı kaynaktan al....” (Ahmed bin Hanbel) ( İbn Abdir Berr : El-Cami : 2.I49 - İbn Kayyum el-İlam : 2.0.302)
- “Kitabımda Peygamber(s.a.v)’in sünnetine aykırı bir şey bulursanız Peygamber(s.a.v)’in sözünü alınız, benim sözümü terkediniz - diğer bir rivayete ise - Sünnete uyunuz, başka birinin sözüne itibar etmeyiniz…” (Şafi) (İbn Ebi Hatim : 93.94.S - Fullani İkazul Himem : 147 S)
Mezhebini din edinenlere diyoruz ki bu alimlerin sözlerinden de anlaşıldığı gibi durumu, konumu, ilmi irfanı ne olursa olsun hiçbir insanın sözü, Allah ve Rasulü(s.a.v)'in sözüne -dolaylı yönden de olsa - asla tercih edilemez... Söyleyeni ve yapanı kim olursa olsun, Allah ve Rasulü’nün sözüne ve uygulamasına ters düşen bütün söz ve davranışlar batıldır…
Nureddin ÖZDEMİR
Ayrıca, "Günümüz Mescidi Dırar'ı -Diyanet Şebekesi" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.