AKP'nin Yaptığı İslami Değil İslamizasyondur

akpnin-yaptigi-islami-degil-islamizasyondur-akide-org

Münafık politikacılar için Allah'a inanan insanları aldatmak ve uyandırmadan sömürebilmek için müslüman gözükmenin ve namaz kılmanın hiçbir sakıncası yoktur. Bunun da ötesinde, böyle gözükmek onlar için siyasi bir gerekliliktir. Bu tağutlar bulundukları çevreye göre renk değiştiren bukalemun gibidirler. Desteğini almak istedikleri insanlar ne ise bunlar da öyle gözükürler. Bu müstekbirlerce önemli olan, "sürü" olarak kabul ettikleri insanların sevgisini kazanmak ve bu "sürüyü" ürkütmemektir. Nitekim yakın tarihte Hindistan'da yaşanılan bir olay bu konuda zikredebileceğimiz örneklerden sadece bir tanesidir:

Hindistan'ı sömüren İngiltere'ye bağlı bir müstekbir, siyaset icabı bir Hint mabedini ziyaret etmek içim mabede doğru yürür. Kendisine mabede girerken ayakkabılarını çıkartması gerektiği, bunun mabede saygı olduğu hatırlatılır. Yalan çevresi ile yola koyulan İngiliz müstekbir, mabede yüz metre kala “Bu kutsal yol ayakkabı ile yürünmez” diyerek saygı ile ayakkabılarını çıkarır ve mabede doğru yalınayak yürürken, kendisini izleyen halkın sevgi ve saygı gösterileri ile karşılaşır!.

Tağutların En Büyük Destekçi ve Yardımcıları

Halkında müslüman olan ülkelerde de buna benzer olaylar yaşanmaktadır. Müslümanları sömürmek için müslüman gözüken ve gerekirse namaz kılan, Kuran'dan ayetler okuyan, gerektiğinde hacca giden tağutlar bulunmaktadır. Bu tağutların en büyük yardımcıları ve destekçileri belamlardır. Cehenneme davet ettikleri halkı, cennet vaadleriyle uyutan bu belamlar, satılmış din adamlarıdır. Tağutlara tuğyanlarında destek olan, tağutların cürmünü tevil ederek meşrulaştıran belamlar tağutlar için vazgeçilmez kullarıdır.

Değişim problemi, T.C’nin son zamanlardaki en önemli problemlerinden birisidir. Türkiye'deki siyasi otorite, halkın son zamanlardaki değişimini dikkate alarak kendisine yeniden çeki düzen verme ve halkın değişimine paralel bir görüntüye girebilme telaşındadır. Bu yeniden çeki düzen kazanma ve kısmi de olsa değişim vakıasında, kerhen dikkate alınan en ilginç unsur ise hiç şüphesiz ki İslam'dır.

Ortadoğu ve Kafkaslardaki halkında müslüman olan ülkelere, laik ve demokratik bir model teşkil etmesi gereken Türkiye'de, değişim politikası gerçekleştirilmeli ve bu ülke İslam'la barışık fakat İslam'dan etkilenmeyen mümtaz bir örnek oluşturmalıydı!.

İslam'ın dikkate alındığı bu değişim politikasının en kısa ifadesi ise birçoklarımızın bildiği gibi İslamizasyondur. İslamizasyon, İslam'ı batıla tercih etme vakıası değil; batılı, birtakım  İslami motifler ile kaplama, süsleme uğraşısıdır. Daha açık bir ifadeyle özde değil, sözde değişikliktir bu!. Nitekim özlerinde bir değişiklik olmamasına rağmen, sözlerinde önemli değişiklikler olan ve konuşmalarında bazı ayeti kerimelere bile yer veren çok yüzlü politikacılar, bu suni değişikliğin açık örneklerindendir.

Böyle bir değişime gitmek, rejim açısından bir taviz midir?

Tabi ki değil!. Önemli olan bazı portatif değişiklikler ile halkın teveccühüne mazhar olmak ve rejimle halk arasındaki köprüleri daha bir sağlamlaştırmaktır.

Halkında müslüman olan ülkelerdeki çokyüzlü yöneticiler, halk arasındaki bazı müslümanların kelimei tevhidi gündeme getirdiklerini, hakimiyetin ancak ve ancak Allah'a ait olduğunu anlattıklarını ve bütün bu anlatılanlar istikametinde kendilerinin de birer din düşmanı durumuna getirildiklerini elbette ki biliyorlardı.

Oysa doğru da olsa, müstekbirlere göre anlatılmaması ve halka götürülmemesi gereken şeylerdi bunlar. Çünkü bu gibi meselelerin gündeme gelmesi, geleneksel de olsa dinine saygılı olan halk ile bu politikacıların arasını açıyor ve bu müstekbirlere yönelik desteği azaltıyordu.

İşte bu İslamizasyon politikası ile hem tevhidi gündeme getiren müslümanların kendileri aleyhine yaptıkları propaganda tesirsiz hale getirilecek ve hem de dinine saygılı halk ile dini görüntülü bir yakınlaşma gerçekleştirilecekti. Kaldı ki birçok meselede ikiyüzlü davranan politikacılar için, bu meselede de ikiyüzlü davranmanın hiçbir sakıncası yoktu. Hatta ve hatta meclis duvarlarının yeşile boyanıp, yeşil zemin üzerine altın yaldızla bazı ayeti kerimelerin yazılması bile, meclisteki bu politikacılar için pek önemli değildi. Çünkü önemli olan meclisin şekli değil, meclisin keyfiyeti ve meclisin faaliyeti idi.

İslamizasyon Politikası Kimler Tarafından ve Nasıl Gerçekleşecekti?

Peki bu İslamizasyon politikası nasıl gerçekleşecekti?

Bu politikayı kimler gerçekleştirecekti? 

Aslolan ve bu değişimin parsasını toplayacak olan tabi ki politikacılardı. Ancak bu değişim politikası sadece kendileri tarafından pratiğe konulursa, bu politikacılara güvenmeyen bazı insanların ve özellikle müslümanların kuşku ve tereddütleriyle karşılaşılabilirdi. İşte böylesi kuşkulara fırsat vermemek için, İslamizasyon politikasına tutucu olmayan bazı müslüman(!) aydınlar da davet edilmeliydi. Nitekim bu davet yapıldı!.

İzzeti Yanlış Yerde Arayanlar

Şimdiye kadar rejim tarafından değer verilmeyen, muhatap kabul edilmeyen bazı müslüman(!) aydınlar, bu değişim politikasına davet edildi. Bu aydınlara “Sistem değişim sancıları yaşıyor ve biz bu değişimin İslam'a göre olmasını istiyoruz. Gelin bu değişimi birlikte yapalım.” denildi.

Şimdiye kadar ufak tefek işlerle uğraşan bu aydınlar, sistemin değişimine davet ediliyorlardı. İlahi vahiy ile Allah tarafından muhatap alınmanın şeref ve izzetini yeterince hissedemeyen bazı kimseler ise, bu politikacılar tarafından muhatap alınmayı, başlı başına bir şeref ve izzet kabul etmişlerdi!.

İşte bunun adı izzeti yanlış yerde aramak ve zillete düşmektir.

Nureddin ÖZDEMİR


Ayrıca, "İslam Özgürlük Dini Değil, Kulluk Dinidir" yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

İslâm Akîdesi

Akîde.org ekibi olarak yazılarımız ile; mezhepçiliğin, kör taassubun, uydurma hadislerin ve tam ters istikâmetteki hadis inkarcılarının gürültüleri arasında gerçek İslâm'ı arayanlara ulaşmayı amaçladık. Dinde tek kaynağımız Kur'ân-ı Kerim, örneğimiz ise Hz. Muhammed'dir...

Daha yeni Daha eski